English    Türkçe    فارسی   

3
543-552

  • خواجه تا شب بر دکانی چار میخ ** زانک سروی در دلش کردست بیخ
  • Esnaf, gönlüne bir serviyi diktiğinden akşama kadar dükkânda çarmıha çakılmış gibi bekler durur.
  • تاجری دریا و خشکی می‌رود ** آن بمهر خانه‌شینی می‌دود
  • Tacir, deniz demez, kara demez yürür durur ama evinde oturan bir sevgilinin aşkıyla koşup yeler.
  • هر که را با مرده سودایی بود ** بر امید زنده‌سیمایی بود 545
  • Kimin bir ölüye, bir taşa, toprağa sevdası varsa bir diri yüzlünün sevdasıyla sevdalanmıştır.
  • آن دروگر روی آورده به چوب ** بر امید خدمت مه‌روی خوب
  • Dülger, tahtaya yüz tutmuştur ama ay yüzlü güzeline hizmet etmek ümidiyle.
  • بر امید زنده‌ای کن اجتهاد ** کو نگردد بعد روزی دو جماد
  • Sen de bir dirinin ümidiyle çalış, çabala ki o, bir gün sonra cansız bir hale geliversin.
  • مونسی مگزین خسی را از خسی ** عاریت باشد درو آن مونسی
  • Aşağılık yüzünden bir saman çöpünü kendine munis olarak seçme. Onun munisliği ariyettir.
  • انس تو با مادر و بابا کجاست ** گر بجز حق مونسانت را وفاست
  • Ananla, babanla munistin, Allah’tan başka munislerin sana vefakârsa hani o ünsiyet?
  • انس تو با دایه و لالا چه شد ** گر کسی شاید بغیر حق عضد 550
  • Hak’tan gayrı birisiyle dostluk, yerindeyse dadınla, lalanla ünsiyetin ne oldu?
  • انس تو با شیر و با پستان نماند ** نفرت تو از دبیرستان نماند
  • Sütle, memeyle olan ünsiyetin kalmadı. Mektepten nefret ederdin, o nefret de geldi geçti.
  • آن شعاعی بود بر دیوارشان ** جانب خورشید وا رفت آن نشان
  • O ünsiyet, onların duvarına varan güneş ziyasından ibarettir. O akis güneşe gitti.