English    Türkçe    فارسی   

3
611-620

  • او همی‌دیدش همی‌کردش سلام ** که فلانم من مرا اینست نام
  • Şehirli, köylüyü gördükçe selâm vermekte, “ Yahu, ben filan kişiyim, adım da şu” demekteydi.
  • گفت باشد من چه دانم تو کیی ** یا پلیدی یا قرین پاکیی
  • Köylü ”Olabilir. Fakat sen kimsin, nesin, ben ne bileyim? Belki kötü bir adamsın, belki temiz bir adam.
  • گفت این دم با قیامت شد شبیه ** تا برادر شد یفر من اخیه
  • Şehirli dedi ki: “Bu an, tam kıyamete benzedi: Kardeş, kardeşinden kaçmada!”
  • شرح می‌کردش که من آنم که تو ** لوتها خوردی ز خوان من دوتو
  • Şehirli, köylüye “ Soframdan fazlasıyla yemek yemedin mi sen? Ben o adam değil miyim?
  • آن فلان روزت خریدم آن متاع ** کل سر جاوز الاثنین شاع 615
  • Filan gün sana feşman şey almadım mıydı, seninle buluşup görüşmez miydik?
  • سر مهر ما شنیدستند خلق ** شرم دارد رو چو نعمت خورد حلق
  • Halk, aramızda ki sevgiyi duymuş, işitmiştir. Boğaz, nimet yerse yüz utanır” diye anlatıp duruyor.
  • او همی‌گفتش چه گویی ترهات ** نه ترا دانم نه نام تو نه جات
  • Köylü de “Saçma sapan ne söylenip duruyorsun ki? Ne seni tanıyorum, ne adını, ne yerini!” diyordu.
  • پنجمین شب ابر و بارانی گرفت ** کاسمان از بارشش دارد شگفت
  • Beşinci gece gökyüzünü bulutlar kapladı, bir yağmur başladı ki gök bile bu yağışa şaşa kaldı.
  • چون رسید آن کارد اندر استخوان ** حلقه زد خواجه که مهتر را بخوان
  • Artık bıçak kemiğe dayanınca şehirli “Ev sahibini çağırın” diye kapının halkasını döğmeye başladı.
  • چون بصد الحاح آمد سوی در ** گفت آخر چیست ای جان پدر 620
  • Köylü, yüzlerce ısrardan sonra nihayet kapıya gelip “Babasının canı ne istersin, ne var” deyince