English    Türkçe    فارسی   

3
8-17

  • جسمشان را هم ز نور اسرشته‌اند ** تا ز روح و از ملک بگذشته‌اند
  • Onların cisimlerini nurla da yuğurdular… Onlar bu yüzden ruhu da geçtiler, meleği de.
  • چونک موصوفی باوصاف جلیل ** ز آتش امراض بگذر چون خلیل
  • Sen de ulu Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlandın... Halil’e olduğu gibi sana da ateş gül bahçesi haline geldi.
  • گردد آتش بر تو هم برد و سلام ** ای عناصر مر مزاجت را غلام 10
  • Ey unsurlar, mizacına köle olan, beş duyguyla altı cihet râm oldu.
  • هر مزاجی را عناصر مایه‌است ** وین مزاجت برتر از هر پایه است
  • Her mizacın mayası anasırdır. Fakat senin şu mizacın, her mertebeden üstün.
  • این مزاجت از جهان منبسط ** وصف وحدت را کنون شد ملتقط
  • Senin mizacın, şu yayılmış, şu geniş âlemden birlik vasfını bir araya derleyip toplayıvermiştir.
  • ای دریغا عرصه‌ی افهام خلق ** سخت تنگ آمد ندارد خلق حلق
  • Ne yazık, halkın anlayış sahası pek dar... Halkın havsalası yok!
  • ای ضیاء الحق بحذق رای تو ** حلق بخشد سنگ را حلوای تو
  • Fakat ey Hak ziyası, reyindeki isabet ve kudret, o kadar büyüktür ki helvan, taşa bile boğaz verir.
  • کوه طور اندر تجلی حلق یافت ** تا که می نوشید و می را بر نتافت 15
  • Tur dağı, tecelliye uğrayınca boğazlandı, şarap içti, hatta o şaraba tahammül edemedi de
  • صار دکا منه وانشق الجبل ** هل رایتم من جبل رقص الجمل
  • Yarıldı, zerre zerre oldu. Hiç dağın deve gibi oynadığını gördünüz mü?
  • لقمه‌بخشی آید از هر کس به کس ** حلق‌بخشی کار یزدانست و بس
  • Herkes, herkese bir lokma bir şey verebilir ama boğaz bağışlamak, ancak Allah işidir.