English    Türkçe    فارسی   

3
915-924

  • خویشتن را اعجمی کرد و براند ** گفته‌های بس خشن بر جمع خواند 915
  • Ve güya kendini bilmez bir halde müneccimlerin üstüne yürüyüp onlara bir hayli ağır sözler söyledi.
  • خویشتن را ترش و غمگین ساخت او ** نردهای بازگونه باخت او
  • Kendini meyus ve mahzun göstererek sevincini gizliyor, onlara oyun oynuyordu.
  • گفتشان شاه مرا بفریفتید ** از خیانت وز طمع نشکیفتید
  • “Padişahımızı aldattınız, hıyanetten, tamahtan vazgeçmediniz.
  • سوی میدان شاه را انگیختید ** آب روی شاه ما را ریختید
  • Onu bu meydana kadar sürükleyip yüzünün suyunu döktünüz, şerefini hiçe saydınız.
  • دست بر سینه زدیت اندر ضمان ** شاه را ما فارغ آریم از غمان
  • Ellerinizi, göğüslerinize koyup padişahı dertlerden kurtaracağız diye vaatlerde bulundunuz” dedi.
  • شاه هم بشنید و گفت ای خاینان ** من بر آویزم شما را بی امان 920
  • Padişah da bunu duyunca “Hainler, dedi, ben de sizi asayım da görün.
  • خویش را در مضحکه انداختم ** مالها با دشمنان در باختم
  • Kendimizi gülünç hallere soktuk, düşmanlara mallar ihsan edip ziyana girdik.
  • تا که امشب جمله اسرائیلیان ** دور ماندند از ملاقات زنان
  • Bu gece bütün İsrailoğulları, karılarından uzak kaldılar diye,
  • مال رفت و آب رو و کار خام ** این بود یاری و افعال کرام
  • Mal da gitti, şeref de. İşe gelince hiçbir şey olmadı. Bu mudur iyi adamların muaveneti, bu mudur iyi kişinin yapacakları iş?
  • سالها ادرار و خلعت می‌برید ** مملکتها را مسلم می‌خورید
  • Yıllardır paralar, libaslar alıyor, ülkelerin servetini rahatça yiyip duruyorsunuz.