English    Türkçe    فارسی   

4
113-122

  • گفت عیسی را یکی هشیار سر ** چیست در هستی ز جمله صعب‌تر
  • Akıllı birisi, İsa’ya “Âlemde her şeyden daha sarp, daha güç nedir?’’ diye sordu.
  • گفتش ای جان صعب‌تر خشم خدا ** که از آن دوزخ همی لرزد چو ما
  • İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en güç şey, Allah gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi titrer!”
  • گفت ازین خشم خدا چه بود امان ** گفت ترک خشم خویش اندر زمان 115
  • Adam “Peki, bu Allah gazabından nasıl aman bulmalı?” deyince İsa şöyle cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak gerek!”
  • پس عوان که معدن این خشم گشت ** خشم زشتش از سبع هم در گذشت
  • Kötü kişi bu kızgınlığın madenidir... Onun çirkin kızgınlığı yırtıcı canavarların kızgınlığını da geçer!
  • چه امیدستش به رحمت جز مگر ** باز گردد زان صفت آن بی‌هنر
  • O hünersiz kişi, kızgınlıktan vazgeçmekten başka Allah’tan ne rahmet umabilir ki?
  • گرچه عالم را ازیشان چاره نیست ** این سخن اندر ضلال افکندنیست
  • Gerçi bunların âlemde bulunmamasına imkân yok; bunlar da lâzım bu dünyaya... Fakat bu sözü söylemek, onları büsbütün sapıklığa atmaktır!
  • چاره نبود هم جهان را از چمین ** لیک نبود آن چمین ماء معین
  • Dünyada çare yok, sidik de bulunur; bulunur ama arı duru su değildir ya!
  • قصد خیانت کردن عاشق و بانگ بر زدن معشوق بر وی
  • Aşığın kötülük etmek istemesi, sevgilinin ona bağırması
  • چونک تنهااش بدید آن ساده مرد ** زود او قصد کنار و بوسه کرد 120
  • O ahmak adam, sevgilisini yapayalnız görünce hemencecik kucaklamaya, öpmeye kalkıştı.
  • بانگ بر وی زد به هیبت آن نگار ** که مرو گستاخ ادب را هوش دار
  • O güzel, “Küstahlık etme, edepsizliğin lüzumu yok, aklını başına al” diye heybetle bir bağırdı.
  • گفت آخر خلوتست و خلق نی ** آب حاضر تشنه‌ی هم‌چون منی
  • Âşık “Burası ıssız, halk yok... Su ortada, benim gibi de bir susuz!