English    Türkçe    فارسی   

4
1331-1340

  • اولش دو دو به آخر لت بخور ** جز درین ویرانه نبود مرگ خر
  • Önce koş... Koş da sonunda dayak ye! Bu yıkık yerde devlet sahibine eşekçesine ölümden başka hiçbir şey yok!
  • تو به جد کاری که بگرفتی به دست ** عیبش این دم بر تو پوشیده شدست
  • Sen, bir işe el atar, o işe iyice sarılırsın... O işteki ayıp ve noksan o anda sana örtülüdür.
  • زان همی تانی بدادن تن به کار ** که بپوشید از تو عیبش کردگار
  • Allah, senden o işin ayıbını örttüğünden canla başla o işe girişebilirsin.
  • همچنین هر فکر که گرمی در آن ** عیب آن فکرت شدست از تو نهان
  • Hararetle sahip olduğun fikrin de ayıbı senden gizlidir.
  • بر تو گر پیدا شدی زو عیب و شین ** زو رمیدی جانت بعد المشرقین 1335
  • Sana o fikirdeki ayıp ve kusur belli olsaydı ondan kaçardın... Canın, bu fikirle aramda keşke mağriple maşrik arası kadar uzaklık olsaydı der!
  • حال که آخر زو پشیمان می‌شوی ** گر بود این حال اول کی دوی
  • Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya... Bu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın?
  • پس بپوشید اول آن بر جان ما ** تا کنیم آن کار بر وفق قضا
  • Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.
  • چون قضا آورد حکم خود پدید ** چشم وا شد تا پشیمانی رسید
  • Kaza ve kader, hükmünü izhar edince göz açılır, pişmanlık gelir, çatar!
  • این پشیمانی قضای دیگرست ** این پشیمانی بهل حق را پرست
  • Bu pişmanlıkta ayrı bir kaza ve kaderdir... Bu pişmanlığı bırak da Allah’a tap!
  • ور کنی عادت پشیمان خور شوی ** زین پشیمانی پشیمان‌تر شوی 1340
  • Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durur, nihayet bu pişmanlığı da daha ziyade pişman olursun!