English    Türkçe    فارسی   

4
1977-1986

  • هر که با دشمن نشیند در زمن ** هست او در بوستان در گولخن
  • Fakat zamanede düşmanla düşüp kalkan gül bahçesinde bile olsa külhandadır!
  • دوست را مازار از ما و منت ** تا نگردد دوست خصم و دشمنت
  • Biz, ben diye varlığa düşerek dostu incitme de kimse, düşmanın olmasın!
  • خیر کن با خلق بهر ایزدت ** یا برای راحت جان خودت
  • Allah için halka hayır yap yahut kendi canın için herkese hayırda bulun da.
  • تا هماره دوست بینی در نظر ** در دلت ناید ز کین ناخوش صور 1980
  • Daima gözüne dost görünsün... Gönlüne kin yüzünden çirkin suretler gelmesin!
  • چونک کردی دشمنی پرهیز کن ** مشورت با یار مهرانگیز کن
  • Fakat birisine düşmanlıkta bulundun mu ondan çekin... Seni seven bir dostla görüş, danışacağını ona danış!
  • گفت می‌دانم ترا ای بوالحسن ** که توی دیرینه دشمن‌دار من
  • Adam dedi ki: Ey iyi kişi, biliyorum seni... Sen benim eski düşmanımsın.
  • لیک مرد عاقلی و معنوی ** عقل تو نگذاردت که کژ روی
  • Fakat akıllı ve manevi bir adamsın; aklın eğri gitmeme razı olmaz.
  • طبع خواهد تا کشد از خصم کین ** عقل بر نفس است بند آهنین
  • Tabiat, düşmandan hıncını çıkartmak ister ama akıl, nefse demirden bir bağdır;
  • آید و منعش کند وا داردش ** عقل چون شحنه‌ست در نیک و بدش 1985
  • Gelir, onu kötülükten men eder, geri çeker... Akıl, onun iyi ve kötü hareketlerine adeta bir şahnedir.
  • عقل ایمانی چو شحنه‌ی عادلست ** پاسبان و حاکم شهر دلست
  • İmana mensup akıl adil bir şahneye benzer... Gönül şehrinin bekçisidir, hâkimidir.