English    Türkçe    فارسی   

4
2131-2140

  • وآنک او را زخم اندر سینه زد ** سینه‌اش بشکافت و شد مرده‌ی ابد
  • Göğsünü yaralayanın göğsü yarıldı, ebedi bir surette geberip gitti.
  • وآنک آگه بود از آن صاحب‌قران ** دل ندادش که زند زخم گران
  • O sahipkıranın mertebesini bilen ise onu yaralamaya hiç yeltenmedi, böyle şeye gönül vermedi.
  • نیم‌دانش دست او را بسته کرد ** جان ببرد الا که خود را خسته کرد
  • Yarı aklı onun elini bağladı; canını kurtardı... Yoksa oda kendisini perişan ederdi.
  • روز گشت و آن مریدان کاسته ** نوحه‌ها از خانه‌شان برخاسته
  • Sabah oldu o dervişler eksilmişti... Evlerinden bir feryat-ı figan yüceldi.
  • پیش او آمد هزاران مرد و زن ** کای دو عالم درج در یک پیرهن 2135
  • Bayezid huzuruna binlerce kadın, erkek üşüştü. Dediler ki: “Ey iki âlemi de gömleğe sığdıran er!
  • این تن تو گر تن مردم بدی ** چون تن مردم ز خنجر گم شدی
  • Senin şu bedenin insan bedeni olsaydı insanların bedenleri gibi hançer yaraları ile mahvolur giderdi.
  • با خودی با بی‌خودی دوچار زد ** با خود اندر دیده‌ی خود خار زد
  • Kendisinden olan kendinden geçmişe gelip çattı... Kendisinde olan, kendi gözüne diken batırdı.
  • ای زده بر بی‌خودان تو ذوالفقار ** بر تن خود می‌زنی آن هوش دار
  • Ey kendinde olmayanlara Zülfikar vuran, aklını başına al, o Zülfikarı sen, kendi kendine vurmaktasın.
  • زانک بی‌خود فانی است و آمنست ** تا ابد در آمنی او ساکنست
  • Çünkü kendinden gecen fânidir, kurtulmuştur... Ebedi olarak emniyet bucağında oturur.
  • نقش او فانی و او شد آینه ** غیر نقش روی غیر آن جای نه 2140
  • Sureti fânidir; o bir ayna kesilmiştir... O aynada başkalarının yüzünden gayrı bir şey görünmez.