English    Türkçe    فارسی   

4
218-227

  • نیست اینها بر خدا اسم علم ** که سیه کافور دارد نام هم
  • Fakat bunlar, meselâ zenciye kâfur adının verildiği gibi Allah’a konmuş adlar değildir.
  • اسم مشتقست و اوصاف قدیم ** نه مثال علت اولی سقیم
  • Allah ismi, sıfattan türeme, sıfattan meydana gelmedir, Allah sıfatlarıysa kadimdir, evveli yoktur. İlleti Ûlâ misali gibi batıl ve saçma değildir.
  • ورنه تسخر باشد و طنز و دها ** کر را سامع ضریران را ضیا 220
  • Öyle olmasaydı sağıra duyan, köre aydın adlarının verilmesi gibi alay olur, maskaralık olurdu.
  • یا علم باشد حیی نام وقیح ** یا سیاه زشت را نام صبیح
  • Tanınma için konan ad, meselâ terbiyesiz ve utanmaz birisine mahcup yahut kara ve çirkin birisine güzel diye konuvermiş bir addır.
  • طفلک نوزاده را حاجی لقب ** یا لقب غازی نهی بهر نسب
  • Yeni doğmuş çocukcağıza hacı yahut da soyunda var diye gazi adını koymaktır.
  • گر بگویند این لقبها در مدیح ** تا ندارد آن صفت نبود صحیح
  • Bu lâkapları, övmek için söylerlerse övülende bu sıfatlar yoksa övüş, doğru olmaz ki.
  • تسخر و طنزی بود آن یا جنون ** پاک حق عما یقول الظالمون
  • Ya alaya almaktır yahut da öven delidir. Allah ise zalimlerin söylediklerinden beridir, paktır.
  • من همی دانستمت پیش از وصال ** که نکورویی ولیکن بدخصال 225
  • Ben seninle buluşmadan önce de biliyordum: Güzel yüzlüsün ama kötü huylusun sen!
  • من همی دانستمت پیش از لقا ** کز ستیزه راسخی اندر شقا
  • Ben seni görmeden de inatçı bir adam olduğunu, kötülükte ayak diremiş, kötülüğe alışmış bulunduğunu biliyordum.
  • چونک چشمم سرخ باشد در غمش ** دانمش زان درد گر کم بینمش
  • Gözüm kızarırsa, az görsem bile yine o illete tutulduğumu bilirim ya!