English    Türkçe    فارسی   

4
2206-2215

  • آنک عاقل بود عزم راه کرد ** عزم راه مشکل ناخواه کرد
  • İçlerinden akıllı olan yola düştü; hiç de gidilmesi istenmeyen o güç yola yürüdü.
  • گفت با اینها ندارم مشورت ** که یقین سستم کنند از مقدرت
  • Bunlarla danışmayayım dedi türlü, türlü fikirlerde bulunur, azmimi gevşetirler.
  • مهر زاد و بوم بر جانشان تند ** کاهلی و جهلشان بر من زند
  • Yurtlarının sevgisine kapılırlar; tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder.
  • مشورت را زنده‌ای باید نکو ** که ترا زنده کند وان زنده کو
  • Danışmak için bir iyi ve diri kişi lâzım ki seni de diriltsin, fakat nerede öyle bir diri?
  • ای مسافر با مسافر رای زن ** زانک پایت لنگ دارد رای زن 2210
  • Ey yolcu yolcuyla danış, kadınla değil... Çünkü kadının reyi seni topal eder.
  • از دم حب الوطن بگذر مه‌ایست ** که وطن آن سوست جان این سوی نیست
  • Vatan sevgisinden dem vurma; durma, yürü... Vatan oradadır, burada değil canım efendim!
  • گر وطن خواهی گذر آن سوی شط ** این حدیث راست را کم خوان غلط
  • Vatan istiyorsan ırmağın o tarafına geç... Bu doğru hadisi eğri ve yanlış okuma!
  • سر خواندن وضو کننده اوراد وضو را
  • Abdest alanın yıkadığı uzuvlarda dua okunmasının sırrı
  • در وضو هر عضو را وردی جدا ** آمدست اندر خبر بهر دعا
  • Hadiste abdest alınırken yıkanan her uzuv için ayrı dua rivayet edilmiştir.
  • چونک استنشاق بینی می‌کنی ** بوی جنت خواه از رب غنی
  • Burnunu yıkar, burnuna su çekerken gani Allahtan cennet kokusu iste.
  • تا ترا آن بو کشد سوی جنان ** بوی گل باشد دلیل گلبنان 2215
  • İste de bu koku, seni cennete çeksin götürsün... Gül kokusu gül bahçesinin delilidir.