English    Türkçe    فارسی   

4
2389-2398

  • گوش گوید من به صورت نگروم ** صورت ار بانگی زند من بشنوم
  • Kulak der ki: Ben sureti göremem... Ancak suret, bir ses verirse o sesi duyarım.
  • عالمم من لکی اندر فن خویش ** فن من جز حرف و صوتی نیست بیش 2390
  • Bilirim, bilirim ama kendime ait olan şeyleri bilirim... Bana ait şey de harften, sesten başka bir şey değildir.
  • هین بیا بینی ببین این خوب را ** نیست در خور بینی این مطلوب را
  • Kendine gel, hadi ey burun... Şu güzeli gör, desen imkânı yok; burunda bu kabiliyet yoktur.
  • گر بود مشک و گلابی بو برم ** فن من اینست و علم و مخبرم
  • Sana der ki: Mis yahut gülsuyu olursa koklarım... Benim işim budur, bilgim bu kadardır.
  • کی ببینم من رخ آن سیم‌ساق ** هین مکن تکلیف ما لیس یطاق
  • Ben o baldırı gümüşe benzeyen güzeli nasıl görürüm? Aklını başını devşir de yapamayacağım şeyi teklif etme bana!
  • باز حس کژ نبیند غیر کژ ** خواه کژ غژ پیش او یا راست غژ
  • İğri duyguda iğriden başka bir şey göremez... Onun önüne ister eğri getir, ister doğru.
  • چشم احول از یکی دیدن یقین ** دانک معزولست ای خواجه معین 2395
  • Hocam şaşı göz bil ki tek göremez.
  • تو که فرعونی همه مکری و زرق ** مر مرا از خود نمی‌دانی تو فرق
  • Sen de Firavunsun... Tepeden tırnağa kadar hile ve riyadan ibaretsin... Onun beni kendinden farklı görmemektesin.
  • منگر از خود در من ای کژباز تو ** تا یکی تو را نبینی تو دوتو
  • A iğri görüşlü, sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri, iki görme!
  • بنگر اندر من ز من یک ساعتی ** تا ورای کون بینی ساحتی
  • Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör.