English    Türkçe    فارسی   

4
2486-2495

  • با کمال تیرگی حق واقعات ** می‌نمودت تا روی راه نجات
  • Canın kapkara olmakla beraber Allah, kurtuluş yolunu bulasın diye sana rüyalar göstermiştir.
  • باز گفتن موسی علیه‌السلام اسرار فرعون را و واقعات او را ظهر الغیب تابخبیری حق ایمان آورد یا گمان برد
  • Musa aleyhisselâm'ın Firavun'un sırlarını söylemesi, Allah’ın bildiğine inanması yahut hiç olmazsa galiba biliyor diye şüpheye düşmesi için gaybdan haber vererek gördüğü rüyaları söylemesi
  • ز آهن تیره بقدرت می‌نمود ** واقعاتی که در آخر خواست بود
  • Allah, sonunda olacak şeyleri kudretiyle kapkara demirde gösterdi.
  • تا کنی کمتر تو آن ظلم و بدی ** آن همی‌دیدی و بتر می‌شدی
  • Bu suretle senin daha az kötülük etmeni diledi... Fakat sen, hep bunları gördüğün halde daha beter oluyordun!
  • نقشهای زشت خوابت می‌نمود ** می‌رمیدی زان و آن نقش تو بود
  • Sana rüyada kötü şeyler gösterdi. Onlardan ürktün, hâlbuki o kötü şeyler, senin suretindi.
  • هم‌چو آن زنگی که در آیینه دید ** روی خود را زشت و بر آیینه رید 2490
  • Hani aynaya bakınca yüzünü çirkin görüp aynayı pisleyen Zenci gibi!
  • که چه زشتی لایق اینی و بس ** زشتیم آن تواست ای کور خس
  • Tükürmüş de sen çirkinsin, lâyığın ancak bu demiş, ayna da çirkinliğim, senin çirkinliğim a kör ve aşağılık adam!
  • این حدث بر روی زشتت می‌کنی ** نیست بر من زانک هستم روشنی
  • Bu pisliği de kendi çirkin yüzüne bulaştırdın, bana değil. Çünkü ben apaydınım demiş!
  • گاه می‌دیدی لباست سوخته ** گه دهان و چشم تو بر دوخته
  • Sen gâh elbiseni yanmış gördün; gâh ağzın tutulmuş, gözün kör olmuş gördün.
  • گاه حیوان قاصد خونت شده ** گه سر خود را به دندان دده
  • Gâh bir canavar, kanına kastetti. Gâh yırtıcı biç hayvan, başını ısırdı!
  • گه نگون اندر میان آبریز ** گه غریق سیل خون‌آمیز تیز 2495
  • Kendini gâh lâğıma baş aşağı düşüyorsun gördün. Gâh kanlı sellerde gark olmuşsun gördün.