English    Türkçe    فارسی   

4
2677-2686

  • زان سگان آموخته حقد و حسد ** که نخواهد خلق را ملک ابد
  • O köpekler, bunlara ululuk ve haset öğretmişlerdir, onlar, halkın ebedî bir mülke, bir devlete nail olmasını istemezler.
  • هر کرا دید او کمال از چپ و راست ** از حسد قولنجش آمد درد خاست
  • Kimde sağdan, soldan bir yücelik görürlerse hasetten âdeta kulunçları kabarır, dertlenirler.
  • زآنک هر بدبخت خرمن‌سوخته ** می‌نخواهد شمع کس افروخته
  • Çünkü harmanı yanmış talihsiz, kimsenin mumunun yanmasını istemez.
  • هین کمالی دست آور تا تو هم ** از کمال دیگران نفتی به غم 2680
  • Kendine gel de sen de bir yücelik elde et başkalarının yüceliğinden dertlenme!
  • از خدا می‌خواه دفع این حسد ** تا خدایت وا رهاند از جسد
  • Allah’tan bu hasedin defini dile de Allah, seni cesetten kurtarsın!
  • مر ترا مشغولیی بخشد درون ** که نپردازی از آن سوی برون
  • Sana içten bir meşguliyet versin de ondan baş alamayasın!
  • جرعه‌ی می را خدا آن می‌دهد ** که بدو مست از دو عالم می‌دهد
  • Allah bir yudumcuk şaraba öyle bir hassa vermiştir ki adamı sarhoş eder, iki âlemden de kurtarır!
  • خاصیت بنهاده در کف حشیش ** کو زمانی می‌رهاند از خودیش
  • Bir avuç yeşil ota, esrara öyle bir hassa vermiştir ki bir zaman olsun insanı kendisinden alır!
  • خواب را یزدان بدان سان می‌کند ** کز دو عالم فکر را بر می‌کند 2685
  • Allah uykuya öyle bir hal vermiştir ki düşünceyi iki âlemden de keser!
  • کرد مجنون را ز عشق پوستی ** کو بنشناسد عدو از دوستی
  • Mecnun' u, bir deri aşkından öyle bir hale getirmiştir ki dostu düşmandan fark etmez olmuştur.