English    Türkçe    فارسی   

4
2792-2801

  • پس قضیب انداخت در وی مصطفی ** آن قضیب معجز فرمان روا
  • Mustafa’da elindeki sopayı, o buyruklar yürüten inanmayanları âciz bırakan sopayı attı.
  • نیزه‌ها را هم‌چو خاشاکی ربود ** آب تیز سیل پرجوش عنود
  • O coşkun inatçı ve şiddetli sel, bütün o mızrakları saman çöpü gibi önüne katıp sürükledi.
  • نیزه‌ها گم گشت جمله و آن قضیب ** بر سر آب ایستاده چون رقیب
  • Bütün mızraklar kayboldu... Sopaysa bir gözcü gibi suyun üstünde duruyordu!
  • ز اهتمام آن قضیب آن سیل زفت ** روبگردانید و آن سیلاب رفت 2795
  • O sopanın himmetiyle o şiddetli sel, şehirden yüz çevirdi, başka bir tarafa akıp gitti.
  • چون بدیدند از وی آن امر عظیم ** پس مقر گشتند آن میران ز بیم
  • Bu büyük işi gören Arap beyleri, korkularından hep Mustafa’nın beyliğini tasdik ettiler.
  • جز سه کس که حقد ایشان چیره بود ** ساحرش گفتند و کاهی از جحود
  • Yalnız hasetleri pek üstün olan üç kişi inanmadı... İnatlarından büyücü ve kâhin dediler.
  • ملک بر بسته چنان باشد ضعیف ** ملک بر رسته چنین باشد شریف
  • İğreti beylik böyle zayıf olur... Allah vergisi olan beylikse böyle yücedir işte.
  • نیزه‌ها را گر ندیدی با قضیب ** نامشان بین نام او بین این نجیب
  • Ey soyu sopu belli kişi, o mızraklarla sopayı görmediysen o beylerin adları ile peygamberin adına bak.
  • نامشان را سیل تیز مرگ برد ** نام او و دولت تیزش نمرد 2800
  • Onların adlarını kuvvetli, şiddetli ölüm seli sildi süpürdü... Fakat Ahmed’in adı ve devleti baki.
  • پنج نوبت می‌زنندش بر دوام ** هم‌چنین هر روز تا روز قیام
  • Onun nöbetini günde beş defa vuruyorlar... bu, kıyamete kadar her gün böyle sürüp gidecek!