English    Türkçe    فارسی   

4
301-310

  • تو بدان مانی کز آن نوری تهی ** زآنک بینی بر پلیدی می‌نهی
  • Sen de nurdan nasipsize benziyorsun; çünkü burnunu pisliğe sokmadasın!
  • از فراقت زرد شد رخسار و رو ** برگ زردی میوه‌ی ناپخته تو
  • Ayrılığından yüzün, benzin sarardı ama sarı bir yapraksın, olmamış bir meyvesin!
  • دیگ ز آتش شد سیاه و دودفام ** گوشت از سختی چنین ماندست خام
  • Çömlek, ateşten, isten simsiyah oldu, is rengini aldı; fakat et, kartlığından öylece duruyor, hiç pişmemiş!
  • هشت سالت جوش دادم در فراق ** کم نشد یک ذره خامیت و نفاق
  • Seni tam sekiz yıl ayrılık ateşiyle kaynattım ama hamlığın, münafıklığın, bir zerre bile eksilmemiş!
  • غوره‌ی تو سنگ بسته کز سقام ** غوره‌ها اکنون مویزند و تو خام 305
  • Hastalıktan donmuş kalmış koruksun sen... Hâlbuki koruklar, şimdi kuru üzüm haline geldi, sense hala hamsın!”
  • عذر خواستن آن عاشق از گناه خویش به تلبیس و روی پوش و فهم کردن معشوق آن را نیز
  • Âşığın hileye sapıp suçuna özür getirmesi ve niyetini gizlemeye savaşması, sevgilinin, bu hileyi de anlaması
  • گفت عاشق امتحان کردم مگیر ** تا ببینم تو حریفی یا ستیر
  • Âşık dedi ki: “Kusuruma bakma... Bakayım, bana uyacak mısın, yoksa namuslu musun diye seni sınadım.
  • من همی دانستمت بی‌امتحان ** لیک کی باشد خبر هم‌چون عیان
  • Senin namuslu olduğunu sınamadan da biliyordum ama haber alma, gözle görmeye benzer mi ya?
  • آفتابی نام تو مشهور و فاش ** چه زیانست ار بکردم ابتلاش
  • Sen bir güneşsin; adın sanın meşhur olmuş, âleme yayılmış! Güneşi böyle bir tecrübeye aldımsa ne ziyanı var?
  • تو منی من خویشتن را امتحان ** می‌کنم هر روز در سود و زیان
  • Sen bensin, ben kendimi her gün fayda da, ziyanda sınar dururum.
  • انبیا را امتحان کرده عدات ** تا شده ظاهر ازیشان معجزات 310
  • Düşmanlar, peygamberleri de sınadılar, sınadılar da onlardan mucizeler zuhur etti.