English    Türkçe    فارسی   

4
3107-3116

  • زان همه غرها درین خانه رهست ** هر دو گامی پر ز کزدمها چهست
  • Bütün o alillerden bu eve yol var... her iki adımda akreplerle dolu bir kuyu var!
  • باد تندست و چراغم ابتری ** زو بگیرانم چراغ دیگری
  • Rüzgâr şiddetli, ışığım sönmek üzere... çabuk davranayım da onun ışığından bir ışık daha uyandırayım.
  • تا بود کز هر دو یک وافی شود ** گر به باد آن یک چراغ از جا رود
  • Bari bu ikisinden biri kalsın da yel, ışığın birini söndürürse onunla eğleneyim.
  • هم‌چو عارف کن تن ناقص چراغ ** شمع دل افروخت از بهر فراغ 3110
  • Ârifler gibi hani... ârif de bu noksan beden kendiliğinden kurtulmak için gönül kandilini yakar da
  • تا که روزی کین بمیرد ناگهان ** پیش چشم خود نهد او شمع جان
  • Günün birinde ansızın bu kandil sönerse onun yerine can kandilini koyayım der.
  • او نکرد این فهم پس داد از غرر ** شمع فانی را بفانیی دگر
  • Padişah bu işi anlamadı da aldandı... fâni kandilin yerine başka bir fani kandile kapıldı!
  • عروس آوردن پادشاه فرزند خود را از خوف انقطاع نسل
  • Padişahın,soyunun kesilmesinden korkarak oğluna bir kız alması
  • پس عروسی خواست باید بهر او ** تا نماید زین تزوج نسل رو
  • Padişah bunun üzerine, evlensin de soyu sopu üresin diye şehzadeye bir kız almak istedi.
  • گر رود سوی فنا این باز باز ** فرخ او گردد ز بعد باز باز
  • Bu doğan, tekrar yokluk âlemine yüz tutarsa o doğanın yerini yine bir doğan tutsun...
  • صورت او باز گر زینجا رود ** معنی او در ولد باقی بود 3115
  • Bu doğanın sureti, eğer şu âlemden giderse mânası, oğlunda baki kalsın dedi.
  • بهر این فرمود آن شاه نبیه ** مصطفی که الولد سر ابیه
  • Onun için o uyanık padişah, Mustafa “Çocuk, babanın sırrıdır” buyurdu.