English    Türkçe    فارسی   

4
3314-3323

  • هم‌چو موسی نور کی یابد ز جیب ** سخره‌ی استاد و شاگردان کتاب
  • Üstada bağlanan kitap şakirdi olan kişi, Musa gibi yeninden, yakasından parlayacak nuru nereden bulacak?
  • زین نظر وین عقل ناید جز دوار ** پس نظر بگذار و بگزین انتظار 3315
  • Bu bakış, bu akıl, adama ancak baş dönmesi verir... bırak görüşü artık da bekle bakalım!
  • از سخن‌گویی مجویید ارتفاع ** منتظر را به ز گفتن استماع
  • Söz söylemeden yücelik aramayın... bekleyen kişiye dinlemek söylemekten yeğdir.
  • منصب تعلیم نوع شهوتست ** هر خیال شهوتی در ره بتست
  • Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
  • گر بفضلش پی ببردی هر فضول ** کی فرستادی خدا چندین رسول
  • Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
  • عقل جزوی هم‌چو برقست و درخش ** در درخشی کی توان شد سوی وخش
  • Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?
  • نیست نور برق بهر رهبری ** بلک امریست ابر را که می‌گری 3320
  • Şimşeğin ışığı yol göstermeye yaramaz... o ağla diye buluta bir emirdir!
  • برق عقل ما برای گریه است ** تا بگرید نیستی در شوق هست
  • Bizim akıl şimşeğimiz de ağlamak içindir... yokluğun, varlık iştiyaki ile ağlamasına yarar.
  • عقل کودک گفت بر کتاب تن ** لیک نتواند به خود آموختن
  • Çocuğun aklı, yazı yazanların etrafında dön dolaş der ama insan, kendi kendine bir şey belleyemez.
  • عقل رنجور آردش سوی طبیب ** لیک نبود در دوا عقلش مصیب
  • Hastanın aklı hastayı doktora çeker, götürür ama kendisi, derdine derman olamaz!