English    Türkçe    فارسی   

4
338-347

  • خاصه چشم دل آن هفتاد توست ** وین دو چشم حس خوشه‌چین اوست
  • Hele gönül gözü yok mu? O, bu göze nispetle yetmiş kat azizdir, yetmiş derece kuvvetlidir... Bu iki duygu gözü, onun nimetiyle geçinmededir.
  • ای دریغا ره‌زنان بنشسته‌اند ** صد گره زیر زبانم بسته‌اند
  • Yazıklar olsun ki yol kesiciler oturmuşlar, dilime yüzlerce düğüm vurmuşlardır!
  • پای‌بسته چون رود خوش راهوار ** بس گران بندیست این معذور دار 340
  • Ayağı bağlı olan, nasıl rahvan gidebilir! Ağır bir bağdır bu... Mazur gör!
  • این سخن اشکسته می‌آید دلا ** کین سخن درست غیرت آسیا
  • Ey gönül, bu söz, kırık dökük geliyor. Bu söz incidir, Allah gayreti de değirmen.
  • در اگر چه خرد و اشکسته شود ** توتیای دیده‌ی خسته شود
  • İnci küçük ve kırık bile olsa hasta göze tutya olur.
  • ای در از اشکست خود بر سر مزن ** کز شکستن روشنی خواهی شدن
  • Ey inci, kırıldığına acınma... Kırılmakla parlayacak apaydın olacaksın!
  • همچنین اشکسته بسته گفتنیست ** حق کند آخر درستش کو غنیست
  • Böyle o kırık dökük söylenecek... Fakat Allah ganidir, sonunda onu düzgün bir hale getirir.
  • گندم ار بشکست و از هم در سکست ** بر دکان آمد که نک نان درست 345
  • Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi olmadı ya... Un haline geldi de dükkâna girdi, ekmek oldu.
  • تو هم ای عاشق چو جرمت گشت فاش ** آب و روغن ترک کن اشکسته باش
  • Ey âşık, senin de suçun belli oldu... Artık suyu yağı bırak da kırık dökük bir hale gel!
  • آنک فرزندان خاص آدم‌اند ** نفحه‌ی انا ظلمنا می‌دمند
  • Âdem’in has çocuklarına mahsustur bu... Onlar, “Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik” derler.