English    Türkçe    فارسی   

4
3390-3399

  • تو چه داری که چنین بی‌آفتی ** بی‌عثاری و کم اندر رو فتی 3390
  • Sende ne var ki afete uğramıyorsun... sürçmüyor, yüz üstü az düşüyorsun?
  • گفت گر چه هر سعادت از خداست ** در میان ما و تو بس فرقهاست
  • Deve dedi ki: “Her kutluluk Tanrıdandır ama benimle senin aranda çok fark var!
  • سر بلندم من دو چشم من بلند ** بینش عالی امانست از گزند
  • Benim başım yüce, iki gözüm yücelerini görüyor... yüce görüş sahibini zarardan korur.
  • از سر که من ببینم پای کوه ** هر گو و هموار را من توه توه
  • Ben dağın başındayken dağın eteğini görürüm... her çukuru, her düzü kat, kat görürüm.
  • هم‌چنانک دید آن صدر اجل ** پیش کار خویش تا روز اجل
  • Nitekim o ulu er de eceline kadar başına ne gelecekse gördü.
  • آنچ خواهد بود بعد بیست سال ** داند اندر حال آن نیکو خصال 3395
  • Yirmi yıl sonra neler olacak o iyi huylu bütün bunları bilir.
  • حال خود تنها ندید آن متقی ** بلک حال مغربی و مشرقی
  • Hattâ o takva sahibi yalnız kendi halini görmez... batıdakilerin halini de görür, doğudakilerin halini de!
  • نور در چشم و دلش سازد سکن ** بهر چه سازد پی حب الوطن
  • Nur, onun gözünde, gönlünde yurt tutar... neden mi dedin? Vatan sevgisi yüzünden!
  • هم‌چو یوسف کو بدید اول به خواب ** که سجودش کرد ماه و آفتاب
  • Hani Yusuf gibi... o da ayın, güneşin kendisine secde ettiğini önce rüyasında gördü.
  • از پس ده سال بلک بیشتر ** آنچ یوسف دید بد بر کرد سر
  • On yıl önce hattâ daha önce gördükleri Yusuf’un başına geldi.