English    Türkçe    فارسی   

4
355-364

  • گفت آری او حفیظست و غنی ** هستی ما را ز طفلی و منی 355
  • Murtaza, evet dedi... O koruyucudur, ganidir... Bizim varlığımızı, bizi ta çocukluğumuzdan adamlığımıza kadar hep o korur, o görüp gözetir!
  • گفت خود را اندر افکن هین ز بام ** اعتمادی کن بحفظ حق تمام
  • Yahudi, peki dedi... Mademki öyledir, kendini bu damdan aşağıya at... Allah’ın koruyuculuğuna tamamı ile güven!
  • تا یقین گرددمرا ایقان تو ** و اعتقاد خوب با برهان تو
  • Kendini aşağıya at da ben de adamakıllı inandığını anlayayım, güzelim inanışını, deliliyle göreyim!
  • پس امیرش گفت خامش کن برو ** تا نگردد جانت زین جرات گرو
  • Müminler emiri ona dedi ki: sus, defol git de bu cüret yüzünden canın belaya sataşmasın!
  • کی رسد مر بنده را که با خدا ** آزمایش پیش آرد ز ابتلا
  • Kulun, iptilalara düşerek Allah’ı sınaması hiç yaraşır mı?
  • بنده را کی زهره باشد کز فضول ** امتحان حق کند ای گیج گول 360
  • A nadan, a budala, kulun ne haddi vardır ki edepsizliğe kalkışıp Allah’ı sınamaya girişsin?
  • آن خدا را می‌رسد کو امتحان ** پیش آرد هر دمی با بندگان
  • Sınama Allah’a yaraşır... O, kullarını her an sınar durur.
  • تا به ما ما را نماید آشکار ** که چه داریم از عقیده در سرار
  • Bu sınamayla da içimizde gizlediğimiz inanışlarımızı bize apaçık gösterir.
  • هیچ آدم گفت حق را که ترا ** امتحان کردم درین جرم و خطا
  • Âdem, bu suçla, bu hata ile Hakk’ı sınadım dedi mi hiç?
  • تا ببینم غایت حلمت شها ** اه کرا باشد مجال این کرا
  • “Padişahım, senin hilmin nereye kadardır? Onu görmek istedim” gibi bir söz söyledi mi hiç? Ah, bu mecal kimde var, kimde?