English    Türkçe    فارسی   

4
3677-3686

  • که آن شهی که می‌ندیدندیش فاش ** بود با ایشان نهان اندر معاش
  • Apaçık göremedikleri bir padişah, gizlice onlarla yaşıyordu. (T.M.)
  • چون خرد با تست مشرف بر تنت ** گر چه زو قاصر بود این دیدنت
  • Sendeki ruh ve akıl gibi, onlar da seninledir ama asla onları göremezsin. (T.M.)
  • نیست قاصر دیدن او ای فلان ** از سکون و جنبشت در امتحان
  • O ise, senin hareketini, duruşunu görür. (T.M.)
  • چه عجب گر خالق آن عقل نیز ** با تو باشد چون نه‌ای تو مستجیز 3680
  • Ne şaşılacak şeydir ki, bu böyleyken, sen akıl ve ruhu yaratanın seninle oluşunu caiz görmezsin! (T.M.)
  • از خرد غافل شود بر بد تند ** بعد آن عقلش ملامت می‌کند
  • Bir kimse, akıldan gaflet ederek bir kötülükte bulunur. Sonra, aklı onu kınar ve ayıplar. (T.M.)
  • تو شدی غافل ز عقلت عقل نی ** کز حضورستش ملامت کردنی
  • Sen aklından gaflet ettiğin halde, aklın senden gafil değildir. Onun seni ayıplaması, seninle beraber olduğundandır. (T.M.)
  • گر نبودی حاضر و غافل بدی ** در ملامت کی ترا سیلی زدی
  • Eğer akıl, seninle beraber olmayıp gafil bulunsaydı, yaptığın kötülüğü nasıl görür ve sana ayıplayış sillesini nasıl vururdu. (T.M.)
  • ور ازو غافل نبودی نفس تو ** کی چنان کردی جنون و تفس تو
  • پس تو و عقلت چو اصطرلاب بود ** زین بدانی قرب خورشید وجود 3685
  • O halde aklın usturlap aleti gibidir ki, onunla varlık güneşinin yakınlığını bilirsin. (T.M.)
  • قرب بی‌چونست عقلت را به تو ** نیست چپ و راست و پس یا پیش رو
  • Aklın sana yakınlığı ve sendeki varlığı bile, anlatılmaz haldeyken ve o yolda, akıldan bahsedilmezken bile, Hakk’ın sana yakınlığındaki keyfiyetsizlik, daha yücedir. (T.M.)