English    Türkçe    فارسی   

4
371-380

  • این بدان بی‌امتحان از علم شاه ** چون سری نفرستدت در پایگاه
  • Sınamaksızın şunu bil ki eğer başsan Allah, seni ayakkabı konan yere göndermez!
  • هیچ عاقل افکند در ثمین ** در میان مستراحی پر چمین
  • Akıllı kişi, hiç değerli bir inciyi abdes hane de sidik gölcüğüne atar mı?
  • زانک گندم را حکیم آگهی ** هیچ نفرستد به انبار کهی
  • Anlayışlı hâkim bile buğdayı saman ambarına göndermez.
  • شیخ را که پیشوا و رهبرست ** گر مریدی امتحان کرد او خرست
  • Mürit, önden giden, kılavuz olan şeyhi sınamaya kalkışırsa eşektir.
  • امتحانش گر کنی در راه دین ** هم تو گردی ممتحن ای بی‌یقین 375
  • Din yolunda onu sınamaya kalkıştın mı a hakikatten haberi olmayan, sen sınanmış olursun...
  • جرات و جهلت شود عریان و فاش ** او برهنه کی شود زان افتتاش
  • Senin cüretin, senin bilgisizliğin çırçıplak olur, âleme yayılır... Yoksa o, bu araştırmayla nereden anlaşılır; nasıl meydana çıkar?
  • گر بیاید ذره سنجد کوه را ** بر درد زان که ترازوش ای فتی
  • A yiğidim, bir zerre, kalkar da dağı tartmağa girişirse terazisi parçalanır gider!
  • کز قیاس خود ترازو می‌تند ** مرد حق را در ترازو می‌کند
  • Onlarda kendi akıllarınca bir terazi düzenler de Allah erini o teraziyle tartmağa kalkarlar!
  • چون نگنجد او به میزان خرد ** پس ترازوی خرد را بر درد
  • Hâlbuki o, akıl terazisine bile sığmaz... Akıl terazisini bile kırar, parçalar!
  • امتحان هم‌چون تصرف دان درو ** تو تصرف بر چنان شاهی مجو 380
  • Onu sınamak, ona emrine göre hükmetmek gibidir... Öyle bir padişaha buyruk buyurtmaya kalkışma sakın!