English    Türkçe    فارسی   

4
551-560

  • تا بیابی بوی خلد از یار من ** چون محمد بوی رحمن از یمن
  • İçini arıt da Muhammed’in Yemen ülkesinde Rahman kokusunu aldığı gibi sende benim sevgilimin ebedîlik kokusunu bul!
  • در صف معراجیان گر بیستی ** چون براقت بر کشاند نیستی
  • Miraç edenlerin safında durursan yokluk, seni Burak gibi göklere yüceltir.
  • نه چو معراج زمینی تا قمر ** بلک چون معراج کلکی تا شکر
  • Yere mensup ve ancak aya kadar yüceltebilecek miraç değildir bu... Kamışı, şekere ulaştıran miraca benzer!
  • نه چو معراج بخاری تا سما ** بل چو معراج جنینی تا نهی
  • Bu miraç, buğunun göğe akması gibi bir miraç değildir... Ana karnındaki çocuğun bilgi ve irfan derecesine ulaşmasına benzer!
  • خوش براقی گشت خنگ نیستی ** سوی هستی آردت گر نیستی 555
  • Yokluk küheylânı, ne de güzel bir buraktır... Yok olduysan seni varlık makamına götürür!
  • کوه و دریاها سمش مس می‌کند ** تا جهان حس را پس می‌کند
  • Dağlar, denizler ancak tırnağına dokunabilir; o derece süratlidir... Duygu âlemini derhâl geride bırakıverir!
  • پا بکش در کشتی و می‌رو روان ** چون سوی معشوق جان جان روان
  • Ayağını gemiye çekte can sevgilisine giden can gibi oturduğun yerde yürüye dur!
  • دست نه و پای نه رو تا قدم ** آن چنانک تاخت جانها از عدم
  • Elsiz, ayaksız evveline evvel olmayan Allah’a kadar git... Canların, yoklukta elsiz ayaksız varlık âlemine koştukları gibi!
  • بردریدی در سخن پرده‌ی قیاس ** گر نبودی سمع سامع را نعاس
  • Duyan, gaflet uykusunda olmasaydı, can kulağı açık bulunsaydı sözde kıyas perdesini yırtardın ya!
  • ای فلک بر گفت او گوهر ببار ** از جهان او جهانا شرم دار 560
  • Ey felek, onun sözlerine inciler saç... Ey cihan, onun cihanından utan!