English    Türkçe    فارسی   

4
579-588

  • آفتابت گر بگیرد چون کنی ** آن سیاهی زو تو چون بیرون کنی
  • Güneş tutulursa ne yaparsın? Ondaki o karaltıyı nasıl giderirsin?
  • نه به درگاه خدا آری صداع ** که سیاهی را ببر وا ده شعاع 580
  • Nihayet yine Allah tapısına yüz vurup ya Rabbi. O karaltıyı gider, yine ona nurunu ver demez misin?
  • گر کشندت نیم‌شب خورشید کو ** تا بنالی یا امان خواهی ازو
  • Gece yarısı seni öldürmeye kalkışsalar ağlayıp yalvaracağım yahut aman dileyeceğim güneş nerede?
  • حادثات اغلب به شب واقع شود ** وان زمان معبود تو غایب بود
  • Hadiselerin çoğu da hep geceleyin olur... Hâlbuki geceleyin taptığın Allah ortada yoktur.
  • سوی حق گر راستانه خم شوی ** وا رهی از اختران محرم شوی
  • Allah’a gönül doğruluğu ile eğilirsen yıldızlardan kurtulur, Allah’a mahrem olursun!
  • چون شوی محرم گشایم با تو لب ** تا ببینی آفتابی نیم‌شب
  • Mahrem oldun mu sana ağız açar, sırları söylerim... Bu suretle gece yarısı bir güneş görürsün sen!
  • جز روان پاک او را شرق نه ** در طلوعش روز و شب را فرق نه 585
  • Onun, temiz ruhtan başka doğuşu... Yok doğmasında da geceyle gündüz farkı olamaz.
  • روز آن باشد که او شارق شود ** شب نماند شب چو او بارق شود
  • Gündüz, onun doğduğu zamana derler... Geceleyin doğdu, parladı mı ortada gece kalmaz.
  • چون نماید ذره پیش آفتاب ** هم‌چنانست آفتاب اندر لباب
  • Bu görünen güneş, o güneşin önünde adeta güneşe karşı zerre nasıl görünürse öyle görünür!
  • آفتابی را که رخشان می‌شود ** دیده پیشش کند و حیران می‌شود
  • Âlemi aydınlatan, parlatan bu güneşin gözü, o güneşi görünce kamaşır şaşırır kalır!