English    Türkçe    فارسی   

4
691-700

  • میوه‌ی مکروه بر من خوش شدست ** رزق خاصی جسم را آمد به دست
  • Kötü meyveler bana güzel ve hoş gelmekte... Hususi bir rızka nail oldum ben.
  • چونک من فارغ شدستم از گلو ** حبه‌ای چندست این بدهم بدو
  • Mademki boğaz derdinden kurtuldum, birkaç habbem var, onları şuna vereyim...
  • بدهم این زر را بدین تکلیف‌کش ** تا دو سه روزک شود از قوت خوش
  • Şu oduncuya bağışlayayım da o da iki üç günceğiz rızık derdinden kurtulsun!
  • خود ضمیرم را همی‌دانست او ** زانک سمعش داشت نور از شمع هو
  • Oduncu içinden geçeni anlıyormuş meğerse... Çünkü kulağı, Allah nuruyla nurlanmış!
  • بود پیشش سر هر اندیشه‌ای ** چون چراغی در درون شیشه‌ای 695
  • Her düşünce, ona göre bir şişe içindeki kandil gibi. Hepsini görüyormuş!
  • هیچ پنهان می‌نشد از وی ضمیر ** بود بر مضمون دلها او امیر
  • İçten geçen ondan saklanamıyor... O, bütün gönüllerden geçenlere emîr kesilmiş!
  • پس همی منگید با خود زیر لب ** در جواب فکرتم آن بوالعجب
  • O sırrına şaşılacak er, benim bu düşünceme karşı ağzının içinden söylenip durmaktaydı.
  • که چنین اندیشی از بهر ملوک ** کیف تلقی الرزق ان لم یرزقوک
  • Padişahlar hakkında böyle düşünüyorsun ha... Onlar, sana rızık vermeseler nasıl rızıklanacaksın ki demekteydi.
  • من نمی‌کردم سخن را فهم لیک ** بر دلم می‌زد عتابش نیک نیک
  • Ben sözünü anlayamıyordum ama azarlanması gönlüme iyice aksediyordu.
  • سوی من آمد به هیبت هم‌چو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر 700
  • Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı.