English    Türkçe    فارسی   

4
92-101

  • حق همی گوید که آخر رنج و درد ** مر ترا لابه کنان و راست کرد
  • Allah da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu,
  • این گله زان نعمتی کن کت زند ** از در ما دور و مطرودت کند
  • Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikâyette bulun!
  • در حقیقت هر عدو داروی تست ** کیمیا و نافع و دلجوی تست
  • Hakikatte her düşman senin ilâcındır... Sana kimyadır, seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
  • که ازو اندر گریزی در خلا ** استعانت جویی از لطف خدا 95
  • Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Allah lütfundan yardım dilersin.
  • در حقیقت دوستانت دشمن‌اند ** که ز حضرت دور و مشغولت کنند
  • Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Allah tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!
  • هست حیوانی که نامش اشغرست ** او به زخم چوب زفت و لمترست
  • Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler... Dayak yedikçe şişmanlar, semirir, semirir.
  • تا که چوبش می‌زنی به می‌شود ** او ز زخم چوب فربه می‌شود
  • Ona sopayı vurdukça iyileşir. Sopa vuruldukça semirir, büyür...
  • نفس مومن اشغری آمد یقین ** کو به زخم رنج زفتست و سمین
  • İşte müminin canı da hakikatten bir porsuktur, o da zahmet ve meşakkatlerle kuvvetlenir, semirir.
  • زین سبب بر انبیا رنج و شکست ** از همه خلق جهان افزونترست 100
  • Bu yüzden peygamberler eziyetlere, zahmetlere uğradılar... Onların çektikleri meşakkat, bütün cihan halkının çektiği meşakkatten daha üstündü, daha artıktı!
  • تا ز جانها جانشان شد زفت‌تر ** که ندیدند آن بلا قوم دگر
  • Çünkü canları da, bütün canlardan daha büyük, daha üstündü... Onun için de onların uğradıkları belâya başka bir taife uğramadı.