English    Türkçe    فارسی   

5
1847-1856

  • لا ابالی مر کسی را شد مباح  ** کش زیان نبود ز غدر و از صلاح 
  • Bir şeye aldırmamak, birinin iyiliğinden, kötülüğünden kendisine ziyan gelmeyen kişiye mübahtır.
  • آتشی خوش بر فروزیم از کرم  ** تا نماند جرم و زلت بیش و کم 
  • Keremimizden hös bir ateş yakalım da az çok, hiçbir suçu kusuru kalmasın.
  • آتشی کز شعله‌اش کمتر شرار  ** می‌بسوزد جرم و جبر و اختیار 
  • Öyle bir ateş yakalım ki yalımındaki değersiz kıvılcım bile suçu da yaksın, cebri de, ihtiyari da.
  • شعله در بنگاه انسانی زنیم  ** خار را گلزار روحانی کنیم  1850
  • İnsan ağırlıklarının bulunduğu yere bir yalım salalım da dikeni ruhani bir gül bahçesi haline getirelim.
  • ما فرستادیم از چرخ نهم  ** کیمیا یصلح لکم اعمالکم 
  • Biz dokuzuncu kat gökten “Sizin isinizi düzeltir” kimyasını gönderdik.
  • خود چه باشد پیش نور مستقر  ** کر و فر اختیار بوالبشر 
  • Artık o ebedi ve daimi nur karşısında insanlar babasının debdebesi ve ihtiyarı nedir ki?
  • گوشت‌پاره آلت گویای او  ** پیه‌پاره منظر بینای او 
  • Onun söyleyen dili, bir et parçası, gören gözü bir et lokması.
  • مسمع او آن دو پاره استخوان  ** مدرکش دو قطره خون یعنی جنان 
  • Duyan kulağı, iki parça kemikten, anlayan kalbi iki kahra kanan ibaret.
  • کرمکی و از قذر آکنده‌ای  ** طمطراقی در جهان افکنده‌ای  1855
  • Sen pisliklerle dopdolu bir kurtcağızsın. Fakat cihana bir gürültü saldın.
  • از منی بودی منی را واگذار  ** ای ایاز آن پوستین را یاد دار 
  • Meniden yaratıldın, benliği bırak. Ey Eyaz, çarığı hatırla.
  • قصه‌ی ایاز و حجره داشتن او جهت چارق و پوستین و گمان آمدن خواجه تاشانس را کی او را در آن حجره دفینه است به سبب محکمی در و گرانی قفل 
  • Eyaz'ın çarık ve postunu koyduğu bir odası vardı. Kapısı sağlam ve kilitli olduğu için kapı yoldaşları, orada bir define var sanırlardı.