English    Türkçe    فارسی   

5
2116-2125

  • بهر آن دادست تا جویی دگر  ** تو مگو که نیستش جز این قدر 
  • Başka yok, bu, bu kadardır deme. Daha arayıp isteyesin diye ihsan etmiştir.
  • زان نماید چند سیب آن باغبان  ** تا بدانی نخل و دخل بوستان 
  • Bağcı, bostanının fidanlarını, mahsulünü bilesin diye sana birkaç elma verir.
  • کف گندم زان دهد خریار را  ** تا بداند گندم انبار را 
  • Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.
  • نکته‌ای زان شرح گوید اوستاد  ** تا شناسی علم او را مستزاد 
  • Bilgisini, bilgisinin çokluğunu anlasın diye hoca, sana birkaç mesele anlatır.
  • ور بگویی خود همینش بود و بس  ** دورت اندازد چنانک از ریش خس  2120
  • Yok, ilmi işte bu kadar dersen sakaldan çerçöp silker gibi seni atar, kendisinden uzaklaştırır.
  • ای ایاز اکنون بیا و داده ده  ** داد نادر در جهان بنیاد نه 
  • Ey Eyaz, şimdi gel de ceza ver. Alemde görülmemiş bir adaletin temelini koy.
  • مجرمانت مستحق کشتن‌اند  ** وز طمع بر عفو و حلمت می‌تنند 
  • Suçluların ölümüne müstahaktır. Fakat affını hilmini gözetiyorlar, tamahları buna.
  • تا که رحمت غالب آید یا غضب  ** آب کوثر غالب آید یا لهب 
  • Bakalım, merhametin mi üstün olacak, öfken mi? Kevser suyu mu üste çıkacak alev mi?
  • از پی مردم‌ربایی هر دو هست  ** شاخ حلم و خشم از عهد الست 
  • Halkı avlamak için Elest ahdinden beri hilim dalı da hışım dalı da... İkisi de var.
  • بهر این لفظ الست مستبین  ** نفی و اثباتست در لفظی قرین  2125
  • Bunun için o apaçık Elestü sözünde nefiyle ispat birbirine eştir.