English    Türkçe    فارسی   

5
2311-2320

  • آه کردم چون رسن شد آه من  ** گشت آویزان رسن در چاه من 
  • Ah ettim, ahım bir ipe döndü, düştüğüm kuyuya sarktı.
  • آن رسن بگرفتم و بیرون شدم  ** شاد و زفت و فربه و گلگون شدم 
  • O ipe sarıldım, dışarı çıktım. Neşelendim, ferahladım, semirdim, benzim kırmızılaştı.
  • در بن چاهی همی‌بودم زبون  ** در همه عالم نمی‌گنجم کنون 
  • Kuyunun dibinde zebun bir haldeydim, şimdi bütün âleme sığmıyorum.
  • آفرینها بر تو بادا ای خدا  ** ناگهان کردی مرا از غم جدا 
  • Şükürler olsun sana yarabbi. Beni ansızın gamdan kurtardın.
  • گر سر هر موی من یابد زبان  ** شکرهای تو نیاید در بیان  2315
  • Tenimin her kılında bir dil olsa da hepsiyle sana şükretmeye kalkışsam yine şükründen âcizim.
  • می‌زنم نعره درین روضه و عیون  ** خلق را یا لیت قومی یعلمون 
  • Şu bahçede, şu ırmakların kıyısında halka "Keşke kavmim bilseydi, Tanrı beni ne yüzden yarlığadı" diye nara atmaktayım dedi.
  • باز خواندن شه‌زاده نصوح را از بهر دلاکی بعد از استحکام توبه و قبول توبه و بهانه کردن او و دفع گفتن 
  • Sultanın, Nasuh'u tövbesinden ve tövbesinin kabul edilmesinden sonra tekrar tellâklığa çağırması, ve onun bahaneler bularak gitmemesi
  • بعد از آن آمد کسی کز مرحمت  ** دختر سلطان ما می‌خواندت 
  • Ondan sonra birisi gelip Nasuh'a iltifat ederek dedi ki: Padişahımızın kızı, seni çağırıyor.
  • دختر شاهت همی‌خواند بیا  ** تا سرش شویی کنون ای پارسا 
  • Ey temiz kişi, padişahın kızı seni istemede, gel de başını yıka.
  • جز تو دلاکی نمی‌خواهد دلش  ** که بمالد یا بشوید با گلش 
  • Gönlü, senden başka bir tellâk istemiyor. Onu ovmak, kille yıkamak, senin işin.
  • گفت رو رو دست من بی‌کار شد  ** وین نصوح تو کنون بیمار شد  2320
  • Nasuh, yürü yürü dedi, elim işten kurtuldu benim. Senin Nasuh'un hastalandı şimdi.