English    Türkçe    فارسی   

5
2347-2356

  • یاریت در تو فزاید نه اندرو  ** گفت حق ان تنصروا الله تنصروا 
  • Ona yardım edersen bu yardım sana yarar, ona değil- Tanrı "Tanrıya yardım ederseniz yardıma nail olursunuz" buyurdu.
  • هم‌چو روبه صید گیر و کن فداش  ** تا عوض گیری هزاران صید بیش 
  • Tilki gibi av avla da ona feda et. Bu suretle o verdiğin avın binlerce mislini karşılık olarak al.
  • روبهانه باشد آن صید مرید  ** مرده گیرد صید کفتار مرید 
  • Müridin avlanması tilkicesine olur. İnatçı sırtlan, ölü hayvan avlar.
  • مرده پیش او کشی زنده شود  ** چرک در پالیز روینده شود  2350
  • Onun önüne ölüyü getirsen o ölü dirilir. Bostana dökülen gübre, mahsulü geliştirir.
  • گفت روبه شیر را خدمت کنم  ** حیله‌ها سازم ز عقلش بر کنم 
  • Tilki, aslana emriniz baş üstüne. Hileler düzeyim, aklını başından alayım, istediğin gibi hizmette bulunayım.
  • حیله و افسونگری کار منست  ** کار من دستان و از ره بردنست 
  • Hile ve afsun benim isimdir. İşim gücüm, masal söylemeden, halkı yoldan çıkarmadan ibarettir dedi.
  • از سر که جانب جو می‌شتافت  ** آن خر مسکین لاغر را بیافت 
  • Dağ başından dereye doğru koşmaya başladı. Derken o yoksul ve zayıf eşeği buldu.
  • پس سلام گرم کرد و پیش رفت  ** پیش آن ساده دل درویش رفت 
  • Candan bir selâm verip yanına gitti, o saf yoksulun yanına vardı.
  • گفت چونی اندرین صحرای خشک  ** در میان سنگ لاخ و جای خشک  2355
  • Dedi ki: Bu kuru ovada ne âlemdesin? Bu çorak kayalıklarda ne yapıyorsun?
  • گفت خر گر در غمم گر در ارم  ** قسمتم حق کرد من زان شاکرم 
  • Eşek dedi ki: İster gamda olayım, ister cennette. Kısmetimi Tanrı veriyor, ona şükretmedeyim.