English    Türkçe    فارسی   

5
2675-2684

  • موت را از غیب می‌کرد او کدی  ** ان فی موتی حیاتی می‌زدی  2675
  • O, gayb âleminden ölüm istiyor, hayatım ölümümdedir deyip duruyordu.
  • موت را چون زندگی قابل شده  ** با هلاک جان خود یک دل شده 
  • Ölümü, hayat gibi kabul etmede, helakine gönül vermedeydi.
  • سیف و خنجر چون علی ریحان او  ** نرگس و نسرین عدوی جان او 
  • Ali gibi kılıçla hançer, ona reyhan kesilmiş, nerkisle nesrin, canına düşman olmuştu.
  • بانگ آمد رو ز صحرا سوی شهر  ** بانگ طرفه از ورای سر و جهر 
  • Açıklıktan da ileri, gizlilikten de ileri bir duyulmamış ses geldi: Yürü, ovayı bırak, şehire git!
  • گفت ای دانای رازم مو به مو  ** چه کنم در شهر از خدمت بگو 
  • Dedi ki: Ey kıldan kıla bütün gizliliklerimi bilen Tanrı, şehirde ne yapayım? Söyle.
  • گفت خدمت آنک بهر ذل نفس  ** خویش را سازی تو چون عباس دبس  2680
  • Tanrı dedi ki: Nefsini alçaltma için Abbas-ı Debs gibi rüsvay ol, dilen.
  • مدتی از اغنیا زر می‌ستان  ** پس به درویشان مسکین می‌رسان 
  • Bir müddet zenginlerden para topla, yoksullara dağıt.
  • خدمتت اینست تا یک چند گاه  ** گفت سمعا طاعة ای جان‌پناه 
  • Bir müddet hizmetin budur. Şeyh, baş üstüne ey canımın sığındığı Tann dedi.
  • بس سال و بس جواب و ماجرا  ** بد میان زاهد و رب الوری 
  • Mahlûkatın Tanrısiyle o zahit arasında birçok sual cevap, birçok macera oldu.
  • که زمین و آسمان پر نور شد  ** در مقالات آن همه مذکور شد 
  • Öyle ki yerle gök bunlarla nurlandı. Bütün bu sözler, dillere destan oldu.