English    Türkçe    فارسی   

5
288-297

  • گرچه آن مطعوم جانست و نظر  ** جسم را هم زان نصیبست ای پسر 
  • Gerçi ruh gıdası canın ve gözün yediği bir gıdadır; fakat oğul, cismin de ondan nasibi vardır.
  • گر نگشتی دیو جسم آن را اکول  ** اسلم الشیطان نفرمودی رسول 
  • Şeytana benzeyen beden, onu yemeseydi Resül benim Şeytanım Müslüman olmuştur buyurmazdı.
  • دیو زان لوتی که مرده حی شود  ** تا نیاشامد مسلمان کی شود  290
  • Ölüyü dirilten o yemekten Şeytan yiyip içmese nasıl olur da Müslüman olur?
  • دیو بر دنیاست عاشق کور و کر  ** عشق را عشقی دگر برد مگر 
  • Şeytan dünyaya aşıktır. Kördür, sağırdır. Bir aşkı başka bir aşk giderebilir.
  • از نهان‌خانه‌ی یقین چون می‌چشد  ** اندک‌اندک رخت عشق آنجا کشد 
  • Yakıynin gizli evinde yer, içerse yavaş yavaş aşk pılı pırtısını oraya çeker götürür.
  • یا حریص االبطن عرج هکذا  ** انما المنهاج تبدیل الغذا 
  • Ey karnına haris olan böylece yücel. Bunun yolu, ancak yiyeceğini değiştirmedir.
  • یا مریض القلب عرج للعلاج  ** جملة التدبیر تبدیل المزاج 
  • Ey kalp hastası, ilaca sarıl. Bütün tedbir, mizacı değiştirmeden ibarettir.
  • ایها المحبوس فی رهن الطعام  ** سوف تنجو ان تحملت الفطام  295
  • Ey yemeğe rehin düşüp hapiste kalan, sütten kesilmeye tahammül edersen yakında kurtulursun.
  • ان فی‌الجوع طعام وافر  ** افتقدها وارتج یا نافر 
  • Açlıkta bir çok yemekler var. Onları ara, onları dile ey onlardan nefret eden.
  • اغتذ بالنور کن مثل البصر  ** وافق الاملاک یا خیر البشر 
  • Nurla gıdalan, göze benze. Ey insanların hayırlısı meleklere uy.