English    Türkçe    فارسی   

5
3082-3091

  • پس ببستش سخت آن دم بر درخت  ** می‌زد او بر پشت و ساقش چوب سخت 
  • İp gelince hırsızı ağaca bir güzelce bağladı. Arkasına, ayaklarına vurarak onu adamakıllı dövmeye başladı.
  • گفت آخر از خدا شرمی بدار  ** می‌کشی این بی‌گنه را زار زار 
  • Hırsız, yahu dedi, Tanrı'dan utan, bu suçsuz günahsız kulu öldürüyorsun.
  • گفت از چوب خدا این بنده‌اش  ** می‌زند بر پشت دیگر بنده خوش 
  • Bağcı dedi ki: Tanrının kulu, başka bir kulunu Tanrı sopasiyle güzelce dövüyor.
  • چوب حق و پشت و پهلو آن او  ** من غلام و آلت فرمان او  3085
  • Sopa da Tanrının, arka da, yan da. Ben, ancak onun kulu ve buyruğunun aletiyim.
  • گفت توبه کردم از جبر ای عیار  ** اختیارست اختیارست اختیار 
  • Hırsız, cebirden tövbe ettim, ihtiyar vardır, vardır, var dedi.
  • اختیارات اختیارش هست کرد  ** اختیارش چون سواری زیر گرد 
  • Kutlardaki ihtiyarları, onun ihtiyarı var etti. Onun ihtiyarı bir atlıdır, bizim ihtiyarımıza binmiş-
  • اختیارش اختیار ما کند  ** امر شد بر اختیاری مستند 
  • Tanrı ihtiyarı, bizim ihtiyarımızı meydana getirmiştir. Emir, ancak ihtiyara dayanır.
  • حاکمی بر صورت بی‌اختیار  ** هست هر مخلوق را در اقتدار 
  • Her mahlûkun, ihtiyarsız gibi görünen muktedir bir hâkimi vardır ki,
  • تا کشد بی‌اختیاری صید را  ** تا برد بگرفته گوش او زید را  3090
  • Onu ihtiyarsız bir surette çekip avlar. Zeydin kulağını tutup bir yana çeker.
  • لیک بی هیچ آلتی صنع صمد  ** اختیارش را کمند او کند 
  • Fakat ihtiyacı olmıyan Tanrı, hiçbir aleti olmaksızın, o kulun ihtiyarını, kendisine kement yapar.