English    Türkçe    فارسی   

5
317-326

  • چون ملک از لوح محفوظ آن خرد  ** هر صباحی درس هر روزه برد 
  • Akıl, her sabah melek gibi o Levhi Mahfuz’dan bir ders alır.
  • بر عدم تحریرها بین بی‌بنان  ** و از سوادش حیرت سوداییان 
  • Yokluğu parmaksız olarak yazılmış yazılara bak; dünyaya dalanlar, o yazıların karartısına şaşırıp kalmışlar.
  • هر کسی شد بر خیالی ریش گاو  ** گشته در سودای گنجی کنج‌کاو 
  • Herkes bir hayale kapılmış, bir bucağı eşmede. Biri bir define bulmak için bir bucağı kazmada;
  • از خیالی گشته شخصی پرشکوه  ** روی آورده به معدنهای کوه  320
  • Biri bir hayal peşine düşmüş, azamet sahibi olduğu halde dağlardaki madenlere yüz çevirmiş;
  • وز خیالی آن دگر با جهد مر  ** رو نهاده سوی دریا بهر در 
  • Öbürü, bir hayale düşmüş, sıkıntılı uğraşmalarla, didişmelerle inci çıkarmak için denize yönelmiş;
  • وآن دگر بهر ترهب در کنشت  ** وآن یکی اندر حریصی سوی کشت 
  • Bir başkası papaz olmak için kiliseye kapanmış, bir başkası da hırs içinde ekine tarlaya düşmüş!
  • از خیال آن ره‌زن رسته شده  ** وز خیال این مرهم خسته شده 
  • O yol kesen, kurtulduğunu hayal etmiş, bu ise hayalince bir hastaya merhem olmuş.
  • در پری‌خوانی یکی دل کرده گم  ** بر نجوم آن دیگری بنهاده سم 
  • Biri peri çağırmaya koyulmuş, gönlünü aklını kaybetmiş, öbürü, yıldız bilgisine kapılıp nalını yıldızın üstüne koymuş.
  • این روشها مختلف بیند برون  ** زان خیالات ملون ز اندرون  325
  • Bu gidişler, içteki renk renk hayaller yüzünden dışarıda da birbirine aykırı görünür.
  • این در آن حیران شده کان بر چیست  ** هر چشنده آن دگر را نافیست 
  • Bu ona bakıp ne yapıyor, ne iş işliyor diye hayrette. Bu şaraptan her tadan kişi, öbürünün yaptığını boş bulmada.