English    Türkçe    فارسی   

5
3335-3344

  • نعره‌ای زد سخت اندر حال زن  ** گفت واعظ بر دلش زد گفت من  3335
  • Derhal şiddetli bir nara attı.Hoca,sözüm gönlüne tesir etti dedi.
  • گفت نه بر دل نزد بر دست زد  ** وای اگر بر دل زدی ای پر خرد 
  • Cuha dedi ki:Hayır,gönlüne tesir etmedi,eline tesir etti.A akıllı adam,gönlüne tesir etseydi vay haline!
  • بر دل آن ساحران زد اندکی  ** شد عصا و دست ایشان را یکی 
  • O büyücülerin gönlüne birazcık tesir etti de onlarca sopa da bir oldu,el de.
  • گر عصا بستانی از پیری شها  ** بیش رنجد که آن گروه از دست و پا 
  • Padişahım,bir ihtiyarın sopasını alsan o sopa,onun eli ayağı olduğu için pek incinir.
  • نعره‌ی لاضیر بر گردون رسید  ** هین ببر که جان ز جان کندن رهید 
  • Halbuki onlar,elleri,ayakları kesileceği halde "Bize zarar olmaz ki"diye nara attılar,naraları gökyüzüne vardı.Hadi,gel kes dediler,can,can çekişmeden kurtulur.
  • ما بدانستیم ما این تن نه‌ایم  ** از ورای تن به یزدان می‌زییم  3340
  • Biz bildik ki şu tenden ibaret değiliz.Beden olmaksızın da Tanrı ile yaşarız.
  • ای خنک آن را که ذات خود شناخت  ** اندر امن سرمدی قصری بساخت 
  • Ne mutlu o kişiye ki kendi zatını tanıdı,ebedi emniyet sahasında bir köşk kurdu.
  • کودکی گرید پی جوز و مویز  ** پیش عاقل باشد آن بس سهل چیز 
  • Çocuk,ceviz ve kuru üzüm için ağlar.Halbuki bu,büyük adama göre hiçbir şey değildir
  • پیش دل جوز و مویز آمد جسد  ** طفل کی در دانش مردان رسد 
  • Gönüle göre de beden,cevizle kuru üzümdür.Çocuk,nerden büyüklerin bilgisine sahip olacak?
  • هر که محجوبست او خود کودکست  ** مرد آن باشد که بیرون از شکست 
  • Kim,perde ardındaysa zaten çocuktur.Er ona derler ki kırılmaz.