English    Türkçe    فارسی   

5
3578-3587

  • علم جویی از کتبها ای فسوس  ** ذوق جویی تو ز حلوا ای فسوس 
  • Yazıklar olsun, kitaplardan bilgi arıyorsun ha, helvadan zevk istiyorsun ha!
  • بحر علمی در نمی پنهان شده  ** در سه گز تن عالمی پنهان شده 
  • Bir bilgi denizisin ki bir ıslaklıkta gizlenmiş; bir âlemsin ki üç arşın boyunda bir bedene bürünmüş!
  • می چه باشد یا سماع و یا جماع  ** تا بجویی زو نشاط و انتفاع  3580
  • Şarap nedir, güzel ses ve çalgı dinlemek, yahut bir güzelle buluşmak nedir ki sen onlardan bir neşe, bir menfaat ummadasın!
  • آفتاب از ذره‌ای شد وام خواه  ** زهره‌ای از خمره‌ای شد جام‌خواه 
  • Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi, hiç zühre yıldızı, bir küçücük küpten şarap diler mi?
  • جان بی‌کیفی شده محبوس کیف  ** آفتابی حبس عقده اینت حیف 
  • Sen keyfiyeti bilinmez bir cansın keyfiyet âlemine hapsedilmişsin. Sen bir güneşsin, bir ukdeye tutulmuşsun: işte bu, sana yakışmaz, yazık!
  • باز جواب گفتن آن امیر ایشان را 
  • Beyin tekrar onlara cevap vermesi
  • گفت نه نه من حریف آن میم  ** من به ذوق این خوشی قانع نیم 
  • Bey dedi ki: Hayır hayır.. Ben, o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem.
  • من چنان خواهم که هم‌چون یاسمین  ** کژ همی‌گردم چنان گاهی چنین 
  • Ben yasemin gibi olmayı, gah şöyle, gah böyle eğilip bükülmeyi isterim.
  • وارهیده از همه خوف و امید  ** کژ همی‌گردم بهر سو هم‌چو بید  3585
  • 3585Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup söğüt gibi her yana eğilmeliyim.
  • هم‌چو شاخ بید گردان چپ و راست  ** که ز بادش گونه گونه رقصهاست 
  • Söğüt dalı gibi sağa sola dönmeli, onun gibi rüzgârda çeşit çeşit oynamalıyım.
  • آنک خو کردست با شادی می  ** این خوشی را کی پسندد خواجه کی 
  • Şarabın verdiği neşeye alışan, nerden bu neşeyi beğenecek hey hocam!