English    Türkçe    فارسی   

5
3867-3876

  • این چنین سوزان و گرم آخر مکار  ** مشورت کن با یکی خاوندگار 
  • Fakat böyle ateşli ateşli ekmeye kalkışma. Bir iş eriyle danış.
  • مشورت کو عقل کو سیلاب آز  ** در خرابی کرد ناخنها دراز 
  • Fakat meşveret nerde, akıl nerde? Hırs seli, adama yıkık yerleri kazdırır, tırnaklarını uzatır.
  • بین ایدی سد و سوی خلف سد  ** پیش و پس کم بیند آن مفتون خد 
  • Bir güzele âşık olanın önünde de sed vardır, ardında da. öyle adam, artık önünü, ardını az görür.
  • آمده در قصدجان سیل سیاه  ** تا که روبه افکند شیری به چاه  3870
  • Kara sel, cana Kasdetmeye geldi mi bir tilki, aslanı kuyuya düşürür.
  • از چهی بنموده معدومی خیال  ** تا در اندازد اسودا کالجبال 
  • Dağ gibi aslanlar, kuyuda olmıyan bir hayali görürler de kendilerini kaldırıp atarlar.
  • هیچ‌کس را با زنان محرم مدار  ** که مثال این دو پنبه‌ست و شرار 
  • Hiç kimseyi kadınlarla mahrem tutma. Çünkü erkekle kadın, ateşle pamuğa benzer.
  • آتشی باید بشسته ز آب حق  ** هم‌چو یوسف معتصم اندر زهق 
  • Tanrı suyu ile yunmuş bir ateş gerek ki bulûğa erme sırasında bile Yusuf gibi kötülükten çekinsin.
  • کز زلیخای لطیف سروقد  ** هم‌چو شیران خویشتن را واکشد 
  • Selvi boylu lâtif Zeliha'dan aslanlar gibi kendisini çeksin.
  • بازگشت از موصل و می‌شد به راه  ** تا فرود آمد به بیشه و مرج‌گاه  3875
  • O yiğit er de Musul'dan döndü, yola düştü. Yolda bir ormana, bir yeşilliğe geldi.
  • آتش عشقش فروزان آن چنان  ** که نداند او زمین از آسمان 
  • Aşk ateşi, öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.