English    Türkçe    فارسی   

5
3949-3958

  • غالب آمد خنده‌ی زن شد دراز  ** جهد می‌کرد و نمی‌شد لب فراز 
  • Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.
  • سخت می‌خندید هم‌چون بنگیان  ** غالب آمد خنده بر سود و زیان  3950
  • Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da.
  • هرچه اندیشید خنده می‌فزود  ** هم‌چو بند سیل ناگاهان گشود 
  • Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı.
  • گریه و خنده غم و شادی دل  ** هر یکی را معدنی دان مستقل 
  • Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır.
  • هر یکی را مخزنی مفتاح آن  ** ای برادر در کف فتاح دان 
  • Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı'nın elindedir.
  • هیچ ساکن می‌نشد آن خنده زو  ** پس خلیفه طیره گشت و تندخو 
  • Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.
  • زود شمشیر از غلافش بر کشید  ** گفت سر خنده واگو ای پلید  3955
  • Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı. Habis dedi, neden gülüyorsun? Söyle.
  • در دلم زین خنده ظنی اوفتاد  ** راستی گو عشوه نتوانیم داد 
  • Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü. Hileye kalkışma, doğru söyle.
  • ور خلاف راستی بفریبیم  ** یا بهانه‌ی چرب آری تو به دم 
  • Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir bahane icat edersen,
  • من بدانم در دل من روشنیست  ** بایدت گفتن هر آنچ گفتنیست 
  • Ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlıyan bir nur vardır. Doğruyu söylemek gerek vesselam.'