English    Türkçe    فارسی   

5
3983-3992

  • آدم از خاکست کی ماند به خاک  ** هیچ انگوری نمی‌ماند به تاک 
  • Âdem, topraktan yaratılmıstır, toprağa benzemez. Hiçbir üzüm, üzüm çotuğu gibi değildir.
  • کی بود دزدی به شکل پای‌دار  ** کی بود طاعت چو خلد پایدار 
  • Hırsız, darağacının ayağı gibi midir? İbadet, ebedî cennete benzer mi?
  • هیچ اصلی نیست مانند اثر  ** پس ندانی اصل رنج و درد سر  3985
  • Hiçbir asıl esere benzemez. Şu halde zahmetin ve baş ağrısını aslını bilemezsin.
  • لیک بی‌اصلی نباشدت این جزا  ** بی‌گناهی کی برنجاند خدا 
  • Fakat bu mücazat, mükâfat, bir aslı olmadan vücuda gelmez. Tanrı, hiçbir suçsuz kulunu incitmez.
  • آنچ اصلست و کشنده‌ی آن شی است  ** گر نمی‌ماند بوی هم از وی است 
  • Asıl neyse, o şeyi çeken odur. Ona benzemez ama ondandır.
  • پس بدان رنجت نتیجه‌ی زلتیست  ** آفت این ضربتت از شهوتیست 
  • Şu halde bil ki çektiğin zahmet, yaptığın suçun sonucudur. Sana inen bu tokat bir şehvetten ötürüdür.
  • گر ندانی آن گنه را ز اعتبار  ** زود زاری کن طلب کن اغتفار 
  • İbret almaz, o suçu bilmezsen bile hiç olmazsa derhal ağlayıp sızlamaya koyul, yarlıganma dile.
  • سجده کن صد بار می‌گوی ای خدا  ** نیست این غم غیر درخورد و سزا  3990
  • Secde et, yüzlerce defa Yarabbi de, bu gam, yaptığım suçun karşılığıdır ancak!
  • ای تو سبحان پاک از ظلم و ستم  ** کی دهی بی‌جرم جان را درد و غم 
  • Ey rabbim, sen zulümden, sitemden temizsin. Nasıl olur da suçsuz olarak insana bir dert, bir gam verirsin?
  • من معین می‌ندانم جرم را  ** لیک هم جرمی بباید گرم را 
  • Ben suçu belli beyan bilmiyorum, fakat bu derde sebep de mutlaka bir suçtur.