English    Türkçe    فارسی   

5
403-412

  • آن یکی می‌گیر و آن می‌هل ز دام  ** وین دگر را صید می‌کن چون لام 
  • Onu tut, bunu tuzaktan azat et. Alçaklar gibi bir başkasını avla.
  • باز این را می‌هل و می‌جو دگر  ** اینت لعب کودکان بی‌خبر 
  • Derken bunu da bırak, başka birini ara... Bu işte tam hiçbir şeyden haberi olmayan çocukların oynadığı bir oyun!
  • شب شود در دام تو یک صید نی  ** دام بر تو جز صداع و قید نی  405
  • Gece gelip çatar, tuzağında bir av bile yok. Tuzak sana, bir baş ağrısından, bir bağdan başka bir şey değil.
  • پس تو خود را صید می‌کردی به دام  ** که شدی محبوس و محرومی ز کام 
  • Şu halde sen, kendi kendini avladın demektir. Çünkü, hapse düştün, maksada erişemedin, mahrum kaldın.
  • در زمانه صاحب دامی بود  ** هم‌چو ما احمق که صید خود کند 
  • Hiç alemde bizim gibi kendi kendini avlayan bir ahmak daha var mı?
  • چون شکار خوک آمد صید عام  ** رنج بی‌حد لقمه خوردن زو حرام 
  • Aşağılık kişilerin tuzağına domuz tutulur. Sonsuz zahmet, sonra da onu yemek haram.
  • آنک ارزد صید را عشقست و بس  ** لیک او کی گنجد اندر دام کس 
  • Avlamaya değen şey ancak aşktır. Fakat oda öyle herkesin tuzağına düşer mi ya?
  • تو مگر آیی و صید او شوی  ** دام بگذاری به دام او روی  410
  • Meğer ki sen gelesin de ona av olasın... Meğer ki sen, tuzağı bırakasın da onun tuzağına gidip düşesin.
  • عشق می‌گوید به گوشم پست پست  ** صید بودن خوش‌تر از صیادیست 
  • Aşk der ki: Ben yavaş yavaş çalışmasaydım; bana avlanmak av tutmadan yeğdir.
  • گول من کن خویش را و غره شو  ** آفتابی را رها کن ذره شو 
  • Benim hayranım ol da övün. Güneşi bırak da zerre ol!