English    Türkçe    فارسی   

5
703-712

  • یا مگر ابری شود فانی راه  ** تا نگردد او حجاب روی ماه 
  • Yahut da bulut, Tanrı yolunda yok olur da artık ayın yüzüne perdelik etmez.
  • صورتش بنماید او در وصف لا  ** هم‌چو جسم انبیا و اولیا 
  • Suretini yokluk şeklinde gösterir. Peygamberlerle velilerin tenleri gibi.
  • آنچنان ابری نباشد پرده‌بند  ** پرده‌در باشد به معنی سودمند  705
  • O çeşit bulut, perdelik etmez. Hatta mana bakımından perdelik etmesi bile faydalıdır.
  • آن‌چنان که اندر صباح روشنی  ** قطره می‌بارید و بالا ابر نی 
  • Nitekim aydın sabahta katralar yağar, fakat gökte bulut yoktur.
  • معجزه‌ی پیغامبری بود آن سقا  ** گشته ابر از محو هم‌رنگ سما 
  • O yağmur yağışı Peygamberin mucizesi idi. Bulut mahvoldu, gökyüzü rengini aldı.
  • بود ابر و رفته از وی خوی ابر  ** این چنین گردد تن عاشق به صبر 
  • Buluttu ama ondan bulut huyu gitmişti. Aşığın bedeni de sabırla böyle olur işte.
  • تن بود اما تنی گم گشته زو  ** گشته مبدل رفته از وی رنگ و بو 
  • Bedendir ama bedenliği kaybolmuştur, değişmiştir, ondan renk de gitmiştir, koku da.
  • پر پی غیرست و سر از بهر من  ** خانه‌ی سمع و بصر استون تن  710
  • Kanat başkasının, baş bana lazım. Baş, duygu, görgü yurdudur ve bedenin direğidir.
  • جان فدا کردن برای صید غیر  ** کفر مطلق دان و نومیدی ز خیر 
  • Başkasının avı için can feda etmeyi mutlak küfür, hayırdan ümitsizlik bil.
  • هین مشو چون قند پیش طوطیان  ** بلک زهری شو شو آمن از زیان 
  • Kendine gel, dudu kuşlarının önündeki şekere benzeme. Zehire benze de ziyandan kurtul.