English    Türkçe    فارسی   

5
714-723

  • پس خضر کشتی برای این شکست  ** تا که آن کشتی ز غاصب باز رست 
  • Hızır da bu gemiyi, zaptedecek kimseden kurtarmak için deldi.
  • فقر فخری بهر آن آمد سنی  ** تا ز طماعان گریزم در غنی  715
  • “Yokluk benim iftiharımdır” sözü, onun için yüce bir söz oldu, tamahkarlardan gani Tanrı’ya kaçmama yol açtı.
  • گنجها را در خرابی زان نهند  ** تا ز حرص اهل عمران وا رهند 
  • Mamurelerde oturanların hırsından kurtulmak için defineleri, yıkık yerlere gömerler.
  • پر نتانی کند رو خلوت گزین  ** تا نگردی جمله خرج آن و این 
  • Kanadını yolmayı bilmiyorsan yürü, halvete gir de bütün kanatlarını şuna buna harcatma.
  • زآنک تو هم لقمه‌ای هم لقمه‌خوار  ** آکل و ماکولی ای جان هوش‌دار 
  • Çünkü sen hem lokmasın, hem lokmayı yiyen. Ey can, aklını başına al, hem yiyorsun hem yeniyorsun!
  • در بیان آنک ما سوی الله هر چیزی آکل و ماکولست هم‌چون آن مرغی کی قصد صید ملخ می‌کرد و به صید ملخ مشغول می‌بود و غافل بود از باز گرسنه کی از پس قفای او قصد صید او داشت اکنون ای آدمی صیاد آکل از صیاد و آکل خود آمن مباش اگر چه نمی‌بینیش به نظر چشم به نظر دلیل و عبرتش می‌بین تا چشم نیز باز شدن 
  • Tanrı’dan başka her şey hem yer hem yenir. Çekirge avlamakta olan ve ardında onu avlamaya kalkışan aç doğan kuşundan gafil bulunan kuş gibi. Şimdi ey Ademoğlu, sen yiyor ve avlanıyorsun ama seni de avlayacak ve yiyecek olandan emin olma. Onu baş gözüyle göremiyorsan can ve ibret gözüyle gör de sırrın gözü açılsın
  • مرغکی اندر شکار کرم بود  ** گربه فرصت یافت او را در ربود 
  • Bir kuşcağız kurt avlıyordu kedi fırsat bulup onu kapıverdi.
  • آکل و ماکول بود و بی‌خبر  ** در شکار خود ز صیادی دگر  720
  • Yiyordu, yeniyordu, fakat kendisi avlanırken başka bir avcıdan haberi bile yoktu.
  • دزد گرچه در شکار کاله‌ایست  ** شحنه با خصمانش در دنباله‌ایست 
  • Hırsız, bir kumaşı çalmaktadır ama şahne de, hırsızın düşmanları ile beraber ardındadır.
  • عقل او مشغول رخت و قفل و در  ** غافل از شحنه‌ست و از آه سحر 
  • Hırsızın aklı, pılı pırtıda, kilitte ve kapıdadır. Şahneden ve seher çağından ah edeceğinden gafildir.
  • او چنان غرقست در سودای خود  ** غافلست از طالب و جویای خود 
  • Sevdasına öyle dalmıştır ki kendisini arayandan haberi bile yoktur.