English    Türkçe    فارسی   

5
824-833

  • والذی کان عزیزا فاحتقر  ** او صفیا عالما بین المضر 
  • Hor hakir bir hale gelen yüceye, yahut da bilgisizlikle şöhret kazanan Mudar kabilesinin arasına düşmüş saf ve temiz alime acıyın.
  • گفت پیغامبر که با این سه گروه  ** رحم آرید ار ز سنگید و ز کوه  825
  • Peygamber dedi ki: Taş ve dağ bile olsanız bu üç bölük halka merhamet edin.
  • آنک او بعد از رئیسی خوار شد  ** وآن توانگر هم که بی‌دینار شد 
  • Çünkü o, başlıkta bulunduktan sonra hor oldu. Öbürü, zenginken yoksul düştü, parasız kaldı.
  • وآن سوم آن عالمی که اندر جهان  ** مبتلی گردد میان ابلهان 
  • Üçüncüsü de, alemde ahmak adamlar arasında belalara uğrayan alimdir.
  • زانک از عزت به خواری آمدن  ** هم‌چو قطع عضو باشد از بدن 
  • Çünkü yücelikten horluğa düşmek, bedenden bir uzvu kesmektir.
  • عضو گردد مرده کز تن وا برید  ** نو بریده جنبد اما نی مدید 
  • Bedenden ayrılan uzuv, ölür, yeni kesilmiş uzuv bir müddet oynar, oynar ama bu hareket sürüp gitmez.
  • هر که از جام الست او خورد پار  ** هستش امسال آفت رنج و خمار  830
  • Geçen yıl Elest kadehinden şarap içen, bu yıl baş ağrısına eza ve cefaya uğrar.
  • وآنک چون سگ ز اصل کهدانی بود  ** کی مرورا حرص سلطانی بود 
  • Köpek gibi bayağı olan kişide padişahlık hırsı ne gezer.
  • توبه او جوید که کردست او گناه  ** آه او گوید که گم کردست راه 
  • Suçu olan tövbe eder. Yolu kaybeden kişi ah eder.
  • قصه‌ی محبوس شدن آن آهوبچه در آخر خران و طعنه‌ی آن خران ببر آن غریب گاه به جنگ و گاه به تسخر و مبتلی گشتن او به کاه خشک کی غذای او نیست و این صفت بنده‌ی خاص خداست میان اهل دنیا و اهل هوا و شهوت کی الاسلام بدا غریبا و سیعود غریبا فطوبی للغرباء صدق رسول الله 
  • Ceylan yavrusunun eşekler ahırına düşüp mahpus olması , eşeklerin o gariple gah savaşarak gah alay ederek eğlenmeleri, gıdası olmayan kuru ot yemeye mecbur oluşu… Bu, Tanrı’nın has kulunun sıfatıdır, o da dünya, hava ve heves ve şehvet ehli arasında bu hale düşmüştür.”İslam garip başlar garip biter. Ne mutlu gariplere” denmiştir. Tanrı Peygamberi doğru söylemiştir.
  • آهوی را کرد صیادی شکار  ** اندر آخر کردش آن بی‌زینهار 
  • Avcının biri, bir ceylan tuttu. O merhametsiz herif, ceylanı ahıra kapattı.