English    Türkçe    فارسی   

6
1090-1099

  • هست این نسبت به من مدح و ثنا  ** هست این نسبت به تو قدح و هجا  1090
  • Bu övüşte bana nispetledir, yoksa bu övüş sana bir kınamadır, bir hicivdir.
  • هم‌چو مدح مرد چوپان سلیم  ** مر خدا را پیش موسی کلیم 
  • Hani, Allah Kelim’i Musa’ya karşı, o sâf çoban, Allah’yı övüyor.
  • که بجویم اشپشت شیرت دهم  ** چارقت دوم من و پیشت نهم 
  • Gel de bitlerini kırayım sana süt içireyim,çarığını dikeyim, önüne çevireyim diyordu ya.
  • قدح او را حق به مدحی برگرفت  ** گر تو هم رحمت کنی نبود شگفت 
  • Fakat Allah onun bu sözlerini medih, saydı; sen de merhamet eder, benim sözlerimi medih sayarsan şaşılmaz.
  • رحم فرما بر قصور فهمها  ** ای ورای عقلها و وهمها 
  • Anlayışlara acı, kusurludur onlar ey akılların, vehimlerin ötesinde olan Allah!
  • ایها العشاق اقبالی جدید  ** از جهان کهنه‌ی نوگر رسید  1095
  • Ey âşıklar, eskileri yenileyen âlemden yepyeni bir ikbal, bir devlet erişti.
  • زان جهان کو چاره‌ی بیچاره‌جوست  ** صد هزاران نادره دنیا دروست 
  • O âlem, öyle bir âlemdir ki biçarelere çareler, arar. Dünyanın yüz binlerce bulunmaz matahı o âlemdedir.
  • ابشروا یا قوم اذ جاء الفرج  ** افرحوا یا قوم قد زال الحرج 
  • Ey kavim, müjdeler olsun, ferahlık vakti geldi, zahmet devri geçti, ferahlanın ey kavim!
  • آفتابی رفت در کازه‌ی هلال  ** در تقاضا که ارحنا یا بلال 
  • Ey Bilâl, bizi ferahlandır demek için bir güneş, hilâlin evine gitti.
  • زیر لب می‌گفتی از بیم عدو  ** کوری او بر مناره رو بگو 
  • Ey Bilâl, düşman korkusu ile dudak altından söylediğin sözü minarelere çık da kâfirlerin körlüğüne rağmen bağır!