English    Türkçe    فارسی   

6
1217-1226

  • نه چو تو ای خام که اکنون تاختی  ** طفلی و خود را تو شیخی ساختی 
  • Allah, senin gibi aceleci değildir a ham adam. Sen, şimdi sıçrayıp koştun; çocuk olduğun halde kendini şeyh göstermedesin.
  • بر دویدی چون کدو فوق همه  ** کو ترا پای جهاد و ملحمه 
  • Kabak gibi her şeyin üstüne çıktın. Nerede sen de savaşta direnecek ayak
  • تکیه کردی بر درختان و جدار  ** بر شدی ای اقرعک هم قرع‌وار 
  • Ağaçlara, duvarlara dayandın, kabak gibi yukarı çıktın a kelceğiz!
  • اول ار شد مرکبت سرو سهی  ** لیک آخر خشک و بی‌مغزی تهی  1220
  • Önce bineğin, usul boylu selvidir ama sonunda kupkuru, içi boş bir hale gelirsin!
  • رنگ سبزت زرد شد ای قرع زود  ** زانک از گلگونه بود اصلی نبود 
  • A su kabağı, yeşil rengin tez sararır, çünkü o renk iğreti bir boyadır, aslında yok ki.
  • داستان آن عجوزه کی روی زشت خویشتن را جندره و گلگونه می‌ساخت و ساخته نمی‌شد و پذیرا نمی‌آمد 
  • Bir kocakarı çirkin suratındaki kılları yolar, yüzünü boyar,kızıllaştırırdı ama bir türlü olamazdı
  • بود کمپیری نودساله کلان  ** پر تشنج روی و رنگش زعفران 
  • Doksan yaşında bir kocakarı vardı. Yüzü bumburuşuktu, rengi safran gibi sarıydı.
  • چون سر سفره رخ او توی توی  ** لیک در وی بود مانده عشق شوی 
  • Yanağı, sofra altısının baş tarafları gibi kat kattı. Fakat erkek aşkından vazgeçmemişti.
  • ریخت دندانهاش و مو چون شیر شد  ** قد کمان و هر حسش تغییر شد 
  • Dişleri dökülmüş, saçları süt gibi ağarmıştı. Boyu yay gibi bükülmüş, her duygusu değişmişti.
  • عشق شوی و شهوت و حرصش تمام  ** عشق صید و پاره‌پاره گشته دام  1225
  • Böyle olduğu halde koca isteği ve şehvet hırsı hâlâ yerindeydi. Erkek avlamaya aşkı vardı da tuzağı paramparça olmuştu.
  • مرغ بی‌هنگام و راه بی‌رهی  ** آتشی پر در بن دیگ تهی 
  • Vakitsiz öten bir horoza, yolsuz, yolcusuz bir yola benziyordu. Kızgın ateşe konmuş boş bir tencereydi sanki.