English    Türkçe    فارسی   

6
1257-1266

  • گفت هی هی گفت تن زن ای دژم  ** تا درین ویرانه خود فارغ کنم 
  • Ev sahibi; hey çirkin herif ne yapıyorsun, deyince dedi ki: Böyle yıkık yere bâri aptes bozayım da ferahlayayım.
  • چون درینجا نیست وجه زیستن  ** بر چنین خانه بباید ریستن 
  • Burada yaşamanın madem ki imkânı yok, böyle eve ancak aptes bozulur.
  • چون نه‌ای بازی که گیری تو شکار  ** دست آموز شکار شهریار 
  • Padişah kolunda beslenmedin, avlanmayı bellemedin; zaten doğan değilsin ki av tutasın.
  • نیستی طاوس با صد نقش بند  ** که به نقشت چشمها روشن کنند  1260
  • Tavus kuşu da değilsin ki yüzlerce nakışlarla bezenesin de gözleri neşelendiresin.
  • هم نه‌ای طوطی که چون قندت دهند  ** گوش سوی گفت شیرینت نهند 
  • Dudu değilsin ki sana şeker versinler, tatlı sözlerini dinlesinler.
  • هم نه‌ای بلبل که عاشق‌وار زار  ** خوش بنالی در چمن یا لاله‌زار 
  • Bülbül değilsin, âşıkçasına ağlayıp inleyesin, çayırlıkta, çimenlikte yahut lâle bahçelerinde güzel güzel çileyesin.
  • هم نه‌ای هدهد که پیکیها کنی  ** نه چو لک‌لک که وطن بالا کنی 
  • Hüthüt değilsin ki çavuşluk edesin. Leylek değilsin ki yücelerde yurt tutasın.
  • در چه کاری تو و بهر چت خرند  ** تو چه مرغی و ترا با چه خورند 
  • Ne iştesin sen? Seni ne diye satın alsınlar? Ne kuşusun sen? Seni ne diye yesinler?
  • زین دکان با مکاسان برتر آ  ** تا دکان فضل که الله اشتری  1265
  • Bu değer bilmezlerin dükkânından vazgeç, yücel “Allah satın alır” ihsanının dükkânına gel!
  • کاله‌ای که هیچ خلقش ننگرید  ** از خلاقت آن کریم آن را خرید 
  • Köhneliğinden kimsenin almadığı o kumaşı o kerem sahibi alır.