English    Türkçe    فارسی   

6
2086-2095

  • کوه و کنعان را فرو برد آن زمان  ** نیم موجی تا به قعر امتهان 
  • Fakat derhal yarım bir dalga, dağı da aşağılıkların dibine atmıştır, Kenan’ı da.
  • مه فشاند نور و سگ وع وع کند  ** سگ ز نور ماه کی مرتع کند 
  • Ay, nurunu saçar, köpek havlar durur. Hiç köpek, ayı kendisine ortak edebilir mi?
  • شب روان و همرهان مه بتگ  ** ترک رفتن کی کنند از بانگ سگ 
  • Ay ışığı ile geceleyin yol alanlar, köpek havlaması ile yollarından kalırlar mı?
  • جزو سوی کل دوان مانند تیر  ** کی کند وقف از پی هر گنده‌پیر 
  • Cüzü, külle doğru ok gibi gider. Kokuşuk kocakarının ardına düşer mi hiç?
  • جان شرع و جان تقوی عارفست  ** معرفت محصول زهد سالفست  2090
  • Şeriatın canı da âriftir, takvanın canı da. Marifet, geçmiş zamanlardaki zâhitliğin mahsulüdür.
  • زهد اندر کاشتن کوشیدنست  ** معرفت آن کشت را روییدنست 
  • Zâhitlik, ekmeye çalışmaktır. Marifet de o ekilenin bitmesidir.
  • پس چو تن باشد جهاد و اعتقاد  ** جان این کشتن نباتست و حصاد 
  • Şu halde çalışmak ve inanmak, bedene benzer. Bu ekmenin canı da biten mahsuldür ve onu devşirmektir.
  • امر معروف او و هم معروف اوست  ** کاشف اسرار و هم مکشوف اوست 
  • Doğruluğu emretmek de odur, doğruluk da o.
  • شاه امروزینه و فردای ماست  ** پوست بنده‌ی مغز نغزش دایماست 
  • Bu günümüzün de padişahıdır, yarınımızın da. Deri, daima lâtif içe kuldur.
  • چون انا الحق گفت شیخ و پیش برد  ** پس گلوی جمله کوران را فشرد  2095
  • Şeyh “Ben Allahyım” dedi ama ileri gitti, bütün körlerin boğazını sıktı.