English    Türkçe    فارسی   

6
2802-2811

  • زان مثال برگ دی پژمرده‌ام  ** کز بهشت وصل گندم خورده‌ام 
  • Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
  • چون بدیدم لطف و اکرام ترا  ** وآن سلام سلم و پیغام ترا 
  • Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
  • من سپند از چشم بد کردم پدید  ** در سپندم نیز چشم بد رسید 
  • Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
  • دافع هر چشم بد از پیش و پس  ** چشم‌های پر خمار تست و بس  2805
  • Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir.
  • چشم بد را چشم نیکویت شها  ** مات و مستاصل کند نعم الدوا 
  • Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
  • بل ز چشمت کیمیاها می‌رسد  ** چشم بد را چشم نیکو می‌کند 
  • Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
  • چشم شه بر چشم باز دل زدست  ** چشم بازش سخت با همت شدست 
  • Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
  • تا ز بس همت که یابید از نظر  ** می‌نگیرد باز شه جز شیر نر 
  • O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
  • شیر چه کان شاه‌باز معنوی  ** هم شکار تست و هم صیدش توی  2810
  • Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar.
  • شد صفیر باز جان در مرج دین  ** نعره‌های لا احب الافلین 
  • Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.