English    Türkçe    فارسی   

6
2826-2835

  • سرالناس معادن داد دست  ** که رسول آن را پی چه گفته است 
  • “İnsanlar madenlere benzerler” sırrına ermişim. Peygamber, onu ne için söylemişti.
  • من ز خاک تن بدانم کاندر آن  ** چند نقدست و چه دارد او ز کان 
  • Ben, toprağın bedeninde ne kadar para var, ne madeni gizli anlarım.
  • در یکی کان زر بی‌اندازه درج  ** وان دگر دخلش بود کمتر ز خرج 
  • Bir yerde sayısız altın gizli, öbür tarafın masrafı, gelirinden fazla meselâ, derhal bilirim.
  • هم‌چو مجنون بو کنم من خاک را  ** خاک لیلی را بیابم بی‌خطا 
  • Mecnun gibi toprağı koklarım, yanılmaksızın Leylâ’nın bulunduğu toprağı bulurum.
  • بو کنم دانم ز هر پیراهنی  ** گر بود یوسف و گر آهرمنی  2830
  • Her gömleği koklar, içinde Yusuf mu var, şeytan mı anlarım.
  • هم‌چو احمد که برد بو از یمن  ** زان نصیبی یافت این بینی من 
  • Ahmet gibi hani. O da Yemen’den koku alırdı ya. Benim de şu burnum, o nasibe erişmiştir işte.
  • که کدامین خاک همسایه‌ی زرست  ** یا کدامین خاک صفر و ابترست 
  • Hangi toprak altına komşu, hangisi sıfırdan ibaret. Beş para etmez? Bu, bana malûm olur.
  • گفت یک نک خاصیت در پنجه‌ام  ** که کمندی افکنم طول علم 
  • Bir başkası da benim hünerim de dedi, elimdedir. Dağ tepesine kadar kement atarım.
  • هم‌چو احمد که کمند انداخت جانش  ** تا کمندش برد سوی آسمانش 
  • Ahmet gibi... Onun canı da bir kement attı, kemendi ta göğe ulaştı.
  • گفت حقش ای کمندانداز بیت  ** آن ز من دان ما رمیت اذ رمیت  2835
  • Tanrı dedi ki: Ey gökyüzündeki Beyt-i Mâmur’a kement atan, atışı benden bil. “Attığın vakit sen atmadın ben attım”