English    Türkçe    فارسی   

6
287-296

  • ما ندانستیم ای خوش مشتری  ** چونک دانستیم تو اولیتری 
  • A güzel müşteri, evvelce bunu bilmiyorduk, mademki bildik, elbette kızımıza daha lâyıksın sen.
  • آتش ما هم درین کانون ما  ** لیلی آن ما و تو مجنون ما 
  • Ateşimiz, kendi mangalımızda; Leylâ, bizim Leylâ’mız, Mecnunumuz da sen, de
  • تا خیال و فکر خوش بر وی زند  ** فکر شیرین مرد را فربه کند 
  • İyice bir hayale, bir düşünceye düşsün. İyi düşünce insanı semirtir.
  • جانور فربه شود لیک از علف  ** آدمی فربه ز عزست و شرف  290
  • Hayvan,otla semirir,insan da yücelikle,şerefle gelişir.
  • آدمی فربه شود از راه گوش  ** جانور فربه شود از حلق و نوش 
  • İnsan kulağından gelişir, duya duya canlanır. Hayvansa boğazından, yemesinden, içmesinden gelişir.
  • گفت آن خاتون ازین ننگ مهین  ** خود دهانم کی بجنبد اندرین 
  • Kadın, “Böyle bir arlanılacak sözü, ağzım nasıl varır da söyler?
  • این چنین ژاژی چه خایم بهر او  ** گو بمیر آن خاین ابلیس‌خو 
  • Onun için böyle abes bir sözü nasıl geveleyebilirim? Gebersin o şeytan huylu hain” dedi.
  • گفت خواجه نی مترس و دم دهش  ** تا رود علت ازو زین لطف خوش 
  • Adam, hayır dedi, korkma. Sen böyle söyle de onun hastalığı geçsin, bu lütuf yüzünden iyileşsin.
  • دفع او را دلبرا بر من نویس  ** هل که صحت یابد آن باریک‌ریس  295
  • Ondan sonra sevgilim onun derdini gidermeyi bana bırak sen. Yalnız o ince eleyip sık dokuyan bir kere iyileşsin.
  • چون بگفت آن خسته را خاتون چنین  ** می‌نگنجید از تبختر بر زمین 
  • Kadın, o hasta köleye böyle söyleyince öyle ferahladı, öyle kabardı o köle ki âdeta yeryüzüne sığamaz oldu.